Sandığa giderken partiler hayvanları ne kadar gördü?

“Hayvan hakları konusundaki vaatler bakımından İyi Parti’nin, diğer siyasî partilere göre açık ara önde olduğunu söyleyebiliriz”

Yazı:Burak Özgüner | P24 Blog | 22 Haziran 2018

Yine bir seçim arefesindeyiz. Yoğun bir seçim atmosferi var ve şiddetli seçim propagandasından geçilmiyor ortalık. Yüksek sesle sürdürülen seçim propagandasında, sesleri bir de hiç duyulmayanlar, sadece toplumsal infial oluşursa gündeme gelenler var: Hayvanlar.

Geçtiğimiz günlerde Sakarya’da ayakları ve kuyruğu kesilerek işkence gören ve hayatını kaybeden yavru köpeğin ardından hem iktidar hem de muhalefetten tepkiler yükselirken, bu tepkilerin ne kadar samimi olduğunu görmek ve bunu seçmenlerle paylaşmak için siyasî partilerin seçim beyannamelerini inceledim. Hayvanlar için topluma verilen sözler tutuldu mu? Hayvana işkenceye, tecavüze gerçekten hapis cezası geldi mi?

Bu seçim döneminde, hayvan hakları hareketi zor da olsa kendi gündemini yaratmaya çalışıyor. Sadece kendi gündemini yaratmaya çalışmıyor, sayısı milyonlarla ifade edilen hayvan hakları savunucuları artık sabırlarının kalmadığını da anlatmaya çalışıyor. Çünkü 2004 senesinden beri yürürlükte bulunan Hayvanları Koruma Kanunu, hayvanları korumaktan çok uzakta. Hayvana işkenceye, tecavüze 625 TL idarî para cezası keserek, ülkede artık bir ciddi bir sorunsala dönüşen hayvanlara yönelik şiddetin de toplumsal şiddetin de önü alınamıyor, sanırım artık bunu hepimiz anladık. On dört senelik kanunun varlığı, hayvan hakları ihlâllerini ne önleyebiliyor ne de azaltıyor. Bunu, her gün sosyal medyada karşılaştığımız haberlerden, birçoğumuzun izlememeyi tercih ettiği görüntülerden biliyoruz.

Son günlerde sosyal medyada en önemli gündemlerden biri olan Sakarya’daki yavru köpek cinayetinin ardından, siyasîler yine #HayvanaŞiddetSuçtur etiketi altında birleşti. Birleşti ama parlamento ve 16 Nisan referandumu ile değişen sistemde kanun tasarılarını da hazırlayacak olan Cumhurbaşkanlığı, hayvana karşı şiddeti gerçekten suç olarak tanımlayabilecek mi, üç yasama döneminden beri verilen vaatler artık yerine getirilecek mi?

Seçimlere sayılı günler kalmışken siyasî partilerin tamamı seçim beyannamelerini açıklamış durumda. Peki siyasî partiler, seçim beyannamelerinde hayvanları nasıl, ne kadar gördü? Bu yazımda bu sorunun cevabını arıyorum.

Hayvan hakları konusunda en iddialı parti: İyi Parti

İyi Parti’nin seçim materyallerinde ve beyannamesinde hayvan haklarına özel olarak yer verdiğini görüyoruz. Partinin seçim beyannamesinin açıklandığı basın toplantısının açılışında, İyi Parti lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener, konuşmasında  hayvan haklarına yer verdi: “Ağzı olup dili olmayan hayvanlarımızı, kendini koruyamayan ağaçlarımızı korumayı, öncelik hâline getiriyoruz.” Bu bizler açısından pek rastlanan bir siyasî davranış değil, genelde liderler hayvanın h’sinden bile bahsetmez. Sebeplerini az çok tahmin edersiniz; geçim derdi, mücadelesi veren Türkiye seçmeninin hayvanları umursamadığı düşünülüyor, tabii bir de hayvanların oy hakkı yok. Akşener, bu tutumu ile ezber bozdu diyebiliriz.

İnternet sitesinde bir sokak köpeği fotoğrafının “Hayata Saygı” başlığı ile yer aldığı İyi Parti’nin seçim beyannamesinde iddialı vaatler yer alıyor. İyi Parti’nin bu çıkışında, hem Kurucular Kurulu’nda hem de Merkez Disiplin Kurulu’nda yer alan, aynı zamanda bir hayvan koruma gönüllüsü olan Banu Aydın’ın etkili olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Akşener’in de sıkı bir kedi-köpek dostu olduğunu biliyoruz.
“Sosyal Politika, Eşit ve Adil Yaşam” başlığı altında yer verilen hayvan hakları konusundaki vaatler konusunda, İyi Parti’nin, diğer siyasî partilere göre açık ara önde olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü parti, “UNESCO tarafından yayınlanan Hayvan Hakları Bildirgesi’ndeki metni devlet politikası olarak aynen benimseyeceğiz” diyor. Hayvanların haklarını ihlâl eden şahıslara caydırıcı cezalar vadeden İyi Parti’nin bahsettiği Evrensel Hayvan Hakları Beyannamesi, “Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler“, “Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce eylem yapılamaz” der ve hayvanların ticarî çıkarlar için sömürülmesini de büyük ölçüde yanlış bulur, bu faaliyetlerin (sirkler, deneyler, hayvanat bahçeleri) yasaklanması, kısıtlanması gerektiğini söyler.
Parti, sadece yasal düzenlemelerin de yeterli olmayacağının farkında gözüküyor, ülke çapında bir bilinçlendirme çalışması yürüteceğini de vadediyor aynı zamanda…

HDP de hayvan haklarında iddialı: Ticarî amaçlı deneylere, sirklere, kürke, toplama kamplarına, hayvanların metalaştırılmasına karşı

HDP, seçim beyannamesinde “Hayvanların Hakları Var” başlığıyla yer verdiği hayvan hakları için Hayvan Hakları Kanunu vadediyor: “Tüm canlıların yaşam hakkını temel alan bir yaklaşımla, Hayvan Hakları Kanunu çıkaracağız.”

Belli başlı alanlarda hayvan esaretini sonlandırmayı vadeden HDP, ticarî amaçlı deneylere, hayvanların sirk ve sokak tanıtımı vb. her türlü gösteri amaçlı etkinliklerde kullanılmasına son vereceğini ifade ediyor. Hayvan toplama kampına dönüşmüş hayvan barınaklarını kapatmayı planlayan HDP’nin, coğrafyamızda yüzyıllardır birlikte yaşadığımız sokak hayvanlarının sıkıntılarını çözmek için hayvan hakları örgütlerinin bilgisine başvurması şart çünkü ülkede toplama kampına dönüşmemiş barınak neredeyse yok gibi…

HDP’nin seçim beyannamesinde dikkat çeken bir başka husus ise kürk karşıtlığı ve hayvanların bedeninin metalaştırılması olarak karşımıza çıkıyor: “Hayvanların kürkleri ve varlıkları ile sermaye birikiminin parçası hâline getirilmesini sağlayan düzenlemeleri ve yasaları iptal edeceğiz.” Bu ifade, biraz muğlak gözüküyor; HDP’nin, hayvanların sistematik olarak haklarının ihlâl edildiği mezbahalar, süt ve yumurta tesisleri, deri endüstrisi gibi sektörlere ne şekilde yaklaşacağı merak konusu…

CHP, sokak ve yaban hayvanlarına yoğunlaşmış

“Hayvan hakları alanında AB standartlarını yakalayacak, yaban hayatın korunması ve geliştirilmesi için önlemler alacağız” diyen CHP’nin seçim beyannamesini incelediğimizde, hayvan haklarına “Doğa Dostu Bir Yaşam” başlığı altında yer verildiğini görüyoruz. İyi Parti ve HDP gibi hayvanlara karşı suç işleyen faillerin caydırıcı bir şekilde cezalandırılacağını vadeden CHP, yaban hayvanlarının üretimi ve satışını engelleyeceğini, nesli tükenen türleri etkin bir şekilde koruyacağını ifade ediyor.

CHP, hayvan barınakları konusunda, özel barınakları destekleme vaadinde bulunup hayvanlar lehinde bir politika geliştirirken, büyükşehirlerde ilçe belediyelerinin hayvan barınağı açmalarının önündeki yasal engelleri kaldıracağını ifade ediyor. Bu olumlu bir söylem ancak CHP’nin, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın hatasını tekrarladığını görüyoruz: “Nüfusu 100 binin üzerinde olan belediyelere hayvan barınağı açma zorunluluğu getireceğiz.” Hayvan hakları aktivistleri yıllardan beri bu yasal düzenleme önerisine karşı çıkıyor. Örgütler, merkezî, makro ölçekli hayvan barınakları değil, yerel bazda, mikro ölçekli hayvan sığınakları talep ediyor. Bence de nicelikten çok, nitelik ve fayda önemli…

Nüfusu 100 binden az olan yerleşim yerlerinde, 970 belediye var ve bu belediyelerin çoğu, hayvanlara “çöp” muamelesi yapıyor. Her yerel yönetim, kendi bölgesindeki hayvan koruma kuruluşları ile görüş birliğine vararak ve işbirliği yaparak, kendi sınırları içerisinde yaşayan hayvanların her türlü problemini karşılayabilecek fizikî imkânlara sahip olmalı.

AK Parti icraattan bahsetmiş ama verdiği vaatleri unutmuş

On altı yıldır iktidarda olan ve iktidara geldikten sonra Türkiye’nin ulusal mevzuatına 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nu “kazandıran” AK Parti ise, icraat olarak, sayısını arttırdığı hayvan barınaklarından bahsetmiş. 360 sayfalık Ak Parti beyannamesinde, hayvanlara “Çevre, Şehircilik ve Yerel Yönetimler” başlığı altında yer verilmiş. Beyannamede 2004’ten bugüne, hayvan barınaklarının sayısının 67’den 233’e çıkarıldığı ile övünülse de hayvan koruma gönüllüleri ve aktivistler, Türkiye genelindeki barınakların çoğunun toplama ve ölüm kampı şeklinde faaliyet gösterdiğini dillendiriyor; bu tesislere kapatılan hayvanların açlıktan, hastalıktan, bakımsızlıktan toplu şekilde öldüklerini her gün basın aracılığı ile öğreniyoruz. Belediyeler hangi siyasî partinin yönetiminde olursa olsun, barınaklarda tutulan hayvanların hâli içler acısı.

Beyannamede yerel yönetimlere aktarılan ödenek de bir icraat olarak sunulmuş ancak hayvan hakları örgütleri, bu konuda ayrılan bütçenin oldukça yetersiz olduğu görüşünde. Sokak ve yaban hayvanlarının korunması konusunda görevli olan tek bakanlık, Orman ve Su İşleri Bakanlığı. Bakanlığın, TBMM’de onaylanan son bütçesini incelediğimizde bütçenin hayvanlar için “sadaka” düzeyinde olduğunu görebiliriz, halbuki Türkiye’de sokakları ve yaşamı milyonlarca hayvanla yüzyıllardır paylaşıyoruz. Hayvan hakları örgütleri, 30 milyar liraya yakın olan bakanlık bütçesinden ayrılan birkaç milyon liralık cüzî bir ödenek ile hayvanların asla korunamayacağı düşüncesinde.

Yine AK Parti beyannamesinde, “Yabani hayatı koruyup, ekosistemlerini güçlendirdik” denilse de doğa koruma ve ekoloji örgütleri, AK Parti’yi ekosistemi umursamadığı, beton ve inşaat odaklı projeleri nedeniyle sıklıkla eleştiriyor. Özellikle maden tetkik ve sondaj çalışmaları, enerji santrali inşaatları, AK Parti dönemi ile sıkça anılan “çılgın projeler” furyasının yaban hayvanlarını zorunlu göçe tabi tutması ve yok etmesi, hayvanların yaşam alanlarını tahrip etmesi, ekolojiyi kendisine dert ve gündem edinen toplumsal muhalefetin iktidara yönelttiği başlıca eleştirilerin başında geliyor.

“Hapis cezası” vaadi yok ama av turizminin geliştirilmesi vaadi var

AK Parti beyannamesinde, icraat olarak bahsedilen uygulamaların ardından vaatler de sıralanmış. Bu vaatlerin arasında, hayvanlara şiddet uygulayan faillerin caydırıcı bir şekilde cezalandırılmasının maalesef yer almadığını görüyoruz. Oysa ki bu konuda topluma tam yedi senedir vaatte bulunuluyor, hükümet sürekli “hayvana şiddete hapis cezası geliyor” şeklinde duyurular yapıyor.

Sakarya’da bir köpeğin ayakları ve kuyruğu kesilerek işkenceye maruz bırakılmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet sözcüsü Bozdağ, birçok kabine üyesi ve milletvekili bu olayı kınayarak gerekli düzenlemenin seçimden sonraki ilk icraatlarının başında yer alacağını bir kez daha müjdelemişti. Ancak hayvan hakları aktivistleri, bu “müjde”yi yıllardır duyduğunu ifade ediyor, haklı olarak toplum da bu konuda verilen sözler tutulmadığı için hükümete karşı güvensizlik duyuyor.

Öte yandan, toplumun büyük bir kısmı avcılığa karşı çıkarken, AK Parti beyannamesinde av turizminin geliştirileceği ifade ediliyor. Av turizmi, farklı ülkelerden avcıların da ülkemize davet edilerek yüzlerce yaban hayvanının öldürtülmesi anlamına gelmesi nedeniyle birçok kesimin tepkisini çekiyor. Hayvanlar konusunda, av turizminin geliştirileceği vaadinin verilmesi, hayvan hakları örgütleri tarafından kınanmış ve yine büyük tepki toplamış durumda.

Hayvan haklarını “unutan” partiler: MHP, Saadet Partisi, Vatan Partisi,  HÜDA PAR, BBP, Demokrat Parti, HAK-PAR

Seçimde tek başına yarışacak olan Vatan Partisi de Hür Dava Partisi de (HÜDA PAR) hayvan haklarını “unutmuş”.

Vatan Partisi’nin seçim beyannamesinde hayvan haklarına hiç yer verilmezken sadece hayvan sevgisinin yayılması için bir taahhütte bulunulmuş.

Milletvekilliği seçimlerine kendi adayları ile katılacak ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ı destekleyecek olan HÜDA PAR ise, açıkladığı beyannamede ne hayvanlardan ne de onların haklarından bahsetmiş. İnternet sitelerindeki parti programında da hiçbir detay yer almıyor. İnsanmerkezcilik günümüzde oldukça eleştirilirken “Önce insan, öncelik adalet” sloganını benimseyen HÜDA PAR Genel Başkanı Mehmet Yavuz, 17 Haziran’da TRT’de yaptığı propaganda konuşmasında “İnsan, yeryüzünün efendisidir, her türlü hizmete lâyıktır” sözleriyle de partisinin hayvanlara, doğaya olan bakış açısını da şifahen seçmene bildirmiş oldu.

Cumhur İttifakı’nda yer alan MHP’nin beyannamesine baktığımızda, hayvan haklarını “unutan” bir diğer partinin de MHP olduğunu görüyoruz. Aynı ittifakta, AK Parti’nin milletvekili listelerinde çeşitli adaylar bulunduran Büyük Birlik Partisi’nin parti programını incelediğimizde, yine hayvan haklarının bahsinin dahi geçmediğini görüyoruz.

Millet İttifakı’nda yer alan Saadet Partisi, ne parti programında ne de seçim beyannamesinde hayvan haklarına yer vermiş. Aynı ittifakta yer alan İyi Parti’nin listelerinde adayları bulunan Demokrat Parti ise, parti programında hayvan haklarına yer vermemiş.

Seçimde Diyarbakır, Van, Dersim (Tunceli), Ağrı ve Mardin’den gösterdiği bağımsız adaylar ile bulunacak olan ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini “boş oy” ile protesto etme çağrısında bulunan Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) da hayvan haklarını yok sayan diğer bir parti.

Hükümet, sivil toplumun ortak talebini yerine getirmedi

Hayvan hakları alanında mücadele veren sivil toplumun üzerinde neredeyse tamamen mutabakata vardığı talep, hayvanlara karşı suç işleyenlerin, caydırıcı şekilde, ertelemesiz olarak hapis cezasına çarptırılması idi. Ancak bu yasama döneminde de sivil toplumun ortak talebi yine yerine getirilmedi.

Hükümet, Türkiye’nin ciddi bir toplumsal sorunu olan şiddete dur dememekte ısrar etti. Hayvanlar, birtakım saiklerle gücünü kanıtlama derdinde olan, cinnet toplumunun içinde öğütülen insanların sistematik işkencesine maruz kalmaya devam ediyor; toplumsal şiddet ise katlanarak büyüyor.

“Hayvan Haklarını Yok Sayana Oy Yok!”

Hayvan hakları aktivistleri, hayvan koruma gönüllüleri, sonuna geldiğimiz 26. yasama döneminde defalarca siyasîlerle görüştü; sokaklara, meydanlara çıktı. Türkiye, böyle bir seçim dönemi geçirirken, Hayvanların Yaşam Hakları Konfederasyonu (HAYKONFED) öncülüğünde, sayıları 250’ye yaklaşan hayvan koruma ve hayvan hakları örgütü, ilk kez kurumsal imzaları ile bir araya gelerek stratejik bir güç birliği oluşturdu ve ortak bir kampanya başlatıldı: “Hayvan Haklarını ve Doğayı Yok Sayana Oy Yok”. Bu kampanyanın bileşeni olan sivil toplum kuruluşları, kendi illerinin milletvekili adayları ve kendi illerinde seçim faaliyeti yürüten siyasî parti liderlerinden birer yazılı söz aldı. HAYKONFED öncülüğünde oluşturulan sivil toplum heyeti de teker teker Cumhurbaşkanı adaylarını ziyaret etti, görüşmelerde bulundu. Yüz yüze görüşülen tüm adaylara teker teker ülke çapında yaşanan hayvan hakları ihlâlleri anlatıldı ve seçildikleri takdirde, sorunların çözümü için bu adaylardan adım atmaları talep edildi. Milyonlarca aktivist ve gönüllü de sosyal medyadan, hayvan hakları için verilen sözlerin tutulması için baskı unsuru oluşturmaya çalışıyor.

Hayvanlar için söz veren 4 Cumhurbaşkanı adayı: Akşener, Demirtaş, İnce ve Perinçek

Bu kampanya dâhilinde hayvan hakları örgütleri, tüm siyasî parti ve adaylara eşit mesafede yaklaşarak hayvanlar için çeşitli sözleri içeren bir taahhütname hazırladılar. Şu ana kadar, bu taahhütnameyi imzalayarak hayvanların haklarını koruyacağına söz veren Cumhurbaşkanı adayları, sırası ile, İyi Parti lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener, HDP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce ve Vatan Partisi’nin lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Doğu Perinçek oldu. Diğer Cumhurbaşkanı adaylarından Recep Tayyip Erdoğan ve Temel Karamollaoğlu ise bu taahhütnameyi hâlâ imzalamış değil. Dört Cumhurbaşkanı adayının verdiği bu taahhütler, bu seçimin biraz daha “farklı” geçebileceği, bir kesime ise umut vaadeceği yönünde yorumlanabilir. Adayların taahütlerini takip etmek de seçmenlere ve hayvan hakları örgütlerine düşüyor. Seçmenden oy isteyen siyasîler de sorumluluklarını unutmamalı tabii ki. 27. yasama döneminde, ben de verilen sözlerin yerine getirileceğine inanmak istiyorum. Siyasî ahlâk da bunu gerektirmez mi?

“OY YOK” kampanyası sürerken, siyasîlerin hayvan haklarına bakış açısı ile aktivistlerin yaklaşımlarının oldukça farklı olduğunu da bir kez daha görüyoruz. Siyasîler, hayvan haklarını sokak hayvanlarından ibaret olarak görüyor ise yanılıyorlar çünkü hayvanların hakları mezbahalardan deney laborotuvarlarına, hayvanat bahçelerinden faytonlara, yunus parklarından avcılığa, birçok mekân ve sektörde gasp ediliyor.

Hayvan hakları aktivistleri, insanlardan çok daha vahim şekillerde acıyı, korkuyu, stresi hisseden hayvanların haklarının ihlâl edilmemesi, hayvanlara yöneltilen planlı, sistematik şiddetin engellenmesini istiyor. Tabii konunun toplumsal şiddet boyutunu da unutmamak gerekiyor. Hayvanlara yönelik uygulanan bu sistematik şiddet, aynı zamanda toplumun geneline de sirayet ediyor. Hayvan hakları mevzusu, seçmenleri ne kadar ilgilendiriyor; hayvan hakları, seçmenin tercihinde belirleyici olacak mı? Bunu hep birlikte 24 Haziran’da ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda göreceğiz. Tüm bunlardan bağımsız olarak, Türkiye’de de dünyada da ekoloji, çevre, hayvan hakları ve özgürlüğü gibi konuların, diğer birçok etik değer gibi tartışılarak önem kazandığını ve bu değerleri önemsemeyen, umursamayan siyasî hareket ve partilerin de zamanla çağdışı kalarak tarih sahnesinden silineceğini düşündüğümü de belirtmek istiyorum.

Eğer yaşam hakkı sizin için de önemli ise siz de hayvan hakları örgütlerinin çağrısına kulak verebilir ve seçiminizi yaşamdan, doğadan, hayvan haklarından yana yapabilirsiniz.

Show CommentsClose Comments

Leave a comment