Hayvanları Koruma Günü: Onların çıkaramadığı ses oluyor muyuz?

Yazı:Menekşe Tokyay | Euronews | 04 Ekim 2019

4 Ekim Hayvanları Koruma Günü yaklaşırken, Meclis’te hayvan haklarını yasama süreçlerine daha etkin şekilde dahil etmek üzere girişimler hız kazanıyor.

Çarşamba günü toplanan TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nun hayvan haklarına ilişkin raporu son şeklini alıyor; yasa koyuculara yönelik sorun tespiti ve öneriler şeklinde hazırlanan raporun Ekim ayı içerisinde Meclis Başkanlığı’na sunulması ve bu raporun yasal değişikliklere zemin hazırlaması bekleniyor.

Türkiye’de bir ilk olarak, deneylerde kullanılan hayvanları ve onların haklarını korumak üzere kurulan Deneye Hayır Derneği kurucularından Melda Onur, sokak hayvanları üzerinde deney yapılmasına izin veren yönetmeliğin iptal edilmesi ve tüm deneylerin yasaklanması doğrultusunda çalıştıklarını ifade etti.

“Hayvanlar üzerinde deneyler”

Türkiye’de her yıl ortalama 266 bin hayvanın deneylerde kullanılıp öldürülmesine karşı çıkan Onur, Meclis’te 24. Dönem milletvekilliği yaptığı sırada hayvan hakları alt komisyonunda hayvan haklarının uygulanması doğrultusunda kapsamlı bir kanun teklifi hazırlığında yer almıştı, ama taslak Meclis gündemine taşınamamıştı.

Euronews Türkçe’ye konuşan Onur, “Bilimsel bir amacı kalmayan, çoktan kanıtlanmış konular için hayvanların öldürülmesine, kesilmesi ve sakat bırakılmasına karşı çıkmak gerekiyor,” diyor.

Onur, ayrıca, yeni yasama döneminde, halihazırda Kabahatler Kanunu kapsamında değerlendirilen “hayvanlara eziyet, işkence, aç-susuz bırakmak, sahipsiz hayvanı öldürmek” benzeri eylemlerin Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamına alınması gerektiğini, ancak bu şekilde caydırıcılığın artırılacağını vurguluyor.

“Tehlikeli ırklarda” durum ne olacak?

Hayvan hakları savunucularının bir diğer talebi ise, bir süredir yönetmelikler uyarınca toplatılan ve “tehlikeli ırk” tanımına giren dört cins köpeğe (Pitbull Terrier, Japanese Tosa, Dogo Argentino, Fila Brasileiro) dair yasağın kalkması. Zira, “tehlikeli ırk yoktur, köpeği adeta bir silah gibi yetiştiren kötü insan vardır, onlar cezalandırılmalı” deniyor.

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu uyarınca “tehlikeli ırk” tanımına giren köpeklerin sahiplerine hayvan başına 6 bin 306 TL idari para cezası uygulanıyor.

Evcil hayvan satışlarının yapıldığı petshoplarda hayvan satışının yasaklanması, uzun bir süredir hayvan hakları savunucuları ile “petshop lobisi” arasında tartışma yaratan bir konuydu.

“Buna yasak gelmediği müddetçe insanlar torbalarla, çuvallarla hastalıklı hayvanları ülkeye getirip petshoplarda, kafes içlerinde satışlarını yapıyorlar,” diyen Onur, parlamenterlik döneminde petshop ve yunus parkları konusunda yapılan komisyon toplantılarında ciddi bir lobi ile karşılaştığını ve bu lobinin de yasama süreçlerine etki etmeye çalışacağını kaydediyor.

Onur, ticari ömürlerini tamamladıktan sonra yunus parklarının kapatılmasını, yeni yunus alınmamasını ve yeni park açılmamasını özellikle vurguluyor.

Barınakların durumu

Türkiye’deki barınakların durumu ise, yeni yasama döneminde hayvan hakları savunucularının düzenleme beklediği bir diğer önemli konu başlığı. Geçtiğimiz aylarda Türkiye’nin farklı şehirlerindeki barınakların içler acısı halini hayvanseverler sosyal medya hesapları aracılığıyla paylaşarak harekete geçilmesi için çağrıda bulunmuşlardı.

Onur’a göre, “barınaklar, hayvanları ağırlaştırılmış müebbete hapsediyor. Sokak hayvanları tedavi edilip sahiplendirilmeli, yoksa alındıkları yerlere bırakılmalı. Ancak genel teamül onları ormanlara atmak şeklinde.”

Hayvan Hakları Etiği Derneği Başkanı ve aynı zamanda veteriner sağlıkçı olan Burak Özgüner ise, Perşembe günü Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’na katılıp başlıca taleplerini tekrarlamış.

Euronews Türkçe’ye konuşan Özgüner, “Taslak Raporda, hayvanlara işkence yapan, öldüren, sakat bırakanlara en az 2 yıl 1 ay hapis cezası, ertelenmeyecek ve para cezasına çevrilmeyecek şekilde getirilecek. Bu talebimiz nihayet kabul edildi,” diyor.

Ancak Taslak Raporda, çok büyük bir zulüm olarak görülen hayvan deneyleri yer almıyor. Özgüner, “Deneye Hayır Derneği olarak daha önce Komisyon’a ilettiğimiz taleplerin dikkate alınmasını istedim. Başkan bu taleplerimizin tamamı veya bir kısmına öneri olarak yer verileceğini söyledi.”

Alınan bilgilere göre, hayvanat bahçelerinin yenilerinin açılmaması, mevcutların da arazi genişletilerek doğal yaşam parkı gibi daha geniş mekanlara dönüştürülmesi de raporda öne çıkan başlıklardan olacak.

“Daha önceki yıllara göre Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri, hayvanat bahçeleri konusundaki taleplerimize ilk kez muhalefet etmedi. Bu olumlu bir gelişme,” diye açıklıyor Özgüner.

Ancak, Komisyon üyeleri arasında yasaklı türler konusunda bir karara varılmış değil.

Özgüner, “Bizim talebimiz, yasaklı tür tanımlamasının mevzuattan silinmesi. Ayrıca, mevzuatta belirtilen kriterlere uymayan barınakların açılmasına izin verilmemesi; zira Türkiye’deki barınakların yüzde 90’ı bu kriterleri taşımıyor,” diyor.

Raporda, hayvan terk etmeye 10.000 TL idari para cezası getirilmesi yönündeki öneri de öne çıkıyor.

“Petshoplar konusunda 1-2 senelik bir geçiş süreci sonunda hayvan satışının yasaklanması, bu sürecin üretim çiftliklerine kaydırılması gibi bir öneri ağır basıyor. Ancak üretim çiftliklerinin denetlenmesi de zor. Sokak hayvanları için dört senelik bir kısırlaştırma seferberliği önerilirken, dört sene boyunca yurtdışından evcil hayvan ithalatının da durdurulmasını önerecekler,” diyor Özgüner ve ekliyor:

“Ancak bunlar, çeşitli lobilerin etki ettiği süreçler. Biz etik sebeplerle karşı çıkarken, karşı taraf olaya ekonomi, istihdam açısından bakıyor.”

Yaşam hakkına saygı

Avukat Tülay Bingöl, hayvan haklarına yönelik ilk önceliğin “yaşam hakkına” saygı olduğunu kaydediyor.

Bingöl, “Evreni paylaştığımız diğer canlıların özelde de hayvanların şiddetten uzak, yaşanabilir koşullarda hayatlarına devam edebilmeleri temel bir sorumluluk olarak görülmeli. Bugün Türkiye’de maalesef “hayvan hakları bilincinin” ve nitelikli bir hukuki korumanın olduğunu söylemek mümkün değil,” diyor.

Bingöl’ün yeni yasama döneminde sahipli / sahipsiz hayvan ayrımı yapılmaksızın hayvanlara hukuki koruma sağlanan düzenlemelerin önceliklendirilmesini öneriyor.

“Hayvanlara yönelik her türlü şiddet ve istismar fiiline karşı cezai yaptırımlar getirilmeli, Türk Ceza Kanunu’na eklenecek hükümlerle suç kapsamına alınmalı. Başta belediyeler olmak üzere, hayvanların barındırıldığı tüm kamu ve özel alanlarda denetimler arttırılarak, bağımsız ve tarafsız birimler tarafından hayvanların toplu yaşam alanları düzenli olarak denetlenmeli ve raporlanmalı,” diye ekliyor.

Sağlık hizmetlerine erişim

Bingöl, ayrıca, hayvanların sağlık hizmetine erişim bakımından iyileştirmeler yapılması çağrısında bulunuyor:

“Bugün maalesef veterinerlik hizmetlerinin oldukça fahiş fiyatlarla verildiğine, buna karşılık kaliteli ve güvenilir bir hizmetin sunulamadığına tanık olabiliyoruz. Bu açıdan da veteriner odalarının, ülkemiz koşullarını dikkate alarak ücretlendirmeleri yeniden ele alması, tarafsız bir şekilde denetim işlevini yerine getirmesi sağlanmalı. Devlete bağlı hayvan hastaneleri kurulmalı, sayıları arttırılmalı.”

Avukat Bingöl, hayvan haklarının uygulanmasına dair tüm iyileştirmelerin, aynı zamanda toplum refahına katkı sağlayacağı düşüncesinde. Bingöl’e göre; özellikle hayvanlara yönelik şiddet ve istismar ile etkili bir şekilde mücadele etmek, aynı zamanda potansiyel çocuk katilleriyle ve istismarcılarla da mücadele etmek anlamına geliyor; zira yapılan kriminolojik incelemelere göre, şiddet suçlarına karışmış kişilerin geçmişlerinde hayvanlara karşı kötü muamele yahut istismar fillerine rastlanıyor.

Bingöl, ayrıca, “savunmasız ve kendi korumakta yetersiz tüm canlıların yaşam hakkını savunmak ve onların çıkaramadığı ses olmak zorundayız,” vurgusunu yapıyor.

Araştırma Komisyonu’nda “hayvan kürkleri” meselesi de gündeme geldi. Buna göre, kürkleri çalınmak üzere, hayvanların üretilmesinin ve kürk ticaretinin yasaklanması da önerilecek.

Show CommentsClose Comments

Leave a comment