Bu yazıyı Öykü Yağcı, Burak Özgüner Podcast kanalı için seslendirdi.
Dinlemek için buraya tıklayın.
Türkiye’de hayvanlı sirklerin ve yunus parklarının yasaklanması, parlamento düzeyinde ilk kez 2014 yılında gündeme geldi. Hayvanları Koruma Kanunu’nun değişikliğini öngören yasa tasarısı, TBMM Çevre Komisyonu’na havale edildiğinde, hükûmet “hayvan hakları devrimi” yapacağını duyurmuştu. Hükûmetin bu devrimine hayvanlı sirkler ve yunus parklarının kapatılması konusu da dâhildi. Çevre Komisyonu, yasa tasarısı konusundaki raporunu tamamlayarak yasa tasarısını TBMM Genel Kurulu’na gönderdi ancak Türkiye’de o beklenen “hayvan hakları devrimi” bir türlü gelmek bilmedi.
Yazı: Burak Özgüner | Sivil Sayfalar | 4 Nisan 2018
Biz hayvan hakları savunucuları, hayvanlı sirklere ve yunus parklarına birçok açıdan karşıyız. Bu tesis ve işletmelere, en başta hayvanları müebbet hapis, zorunlu seyahat ve sistematik işkence koşulları altında sömürdükleri, hayvanlara seyirlik, eğlencelik birer meta muamelesi yaptıkları için karşıyız. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda, insanlar gibi hissedebilen, duyarlı canlılar olan hayvanlara böyle bir muamelenin reva görülemeyeceği düşüncesindeyiz.
Vahşi ve “evcil” diye tanımlanan hayvanlar, sirklerde, yunus parklarında, hayvanat bahçelerinde “gösteri alanı” diye sunulan alanlarda açlık, kaba kuvvet, delici cisimler ve elektroşok ile işkence altında önceden eğitilerek teşhir ediliyor. Birçok insan, bu saydığım işletme ve tesislere gidip hayvanların asla doğal olmayan, onlara işkence ile öğretilmiş hareketlerini izleyip sözde eğleniyor. Birçok belediye ise, aracı şirketler aracılığı ile hayvanlı sirkleri, Türkiye dışından ilçelerine davet edip zulmü, esareti “eğlence”, “sosyal aktivite” adları altında insanlara izlettiriyor. Etiğin, hak ve özgürlük kavramlarının bu kadar geliştiği günümüzde, hayvanlara böylesine bir muameleyi, acıyı, korkuyu, stresi, şiddeti yaşatmaya hakkımız var mı? Bence yok…
Birkaç gün önce, İspanya’daki bir trafik kazasında, sirkte sömürülen bir fil hayatını kaybederken iki fil ise yaralandı. Sirklerde sömürülen hayvanlar, çok yönlü işkencelere maruz kalıyor.
Türkiye’de sadece bir hayvanlı sirk var
Birçok ülke, toplumların talepleri doğrultusunda, hayvanların “eğlence” adı altında sömürülmesine, hayvanların bu ticarethanelerde yoğun stres ve işkence koşullarında tutsak edilmesine karşı çıkarak hayvanlı sirkleri ve yunus parklarını yasaklama kararları almış durumda. Peki Türkiye’deki eğilim ne yönde? Türkiye’de sadece bir hayvanlı sirk varken bu zulmü durdurmak çok mu zor?
Hükûmet, kaçırdığı fırsatı bu sene değerlendirecek mi?
Hayvanlı sirkler ve yunus parklarının yasaklanmasının tartışıldığı 24. yasama dönemine, 2014’e tekrar dönecek olursak o dönemde biz, yunus parklarının ve hayvanlı sirklerin yasaklanması talebi ile Yunuslara Özgürlük Platformu ve Bana Göz Kulak Ol Duyarlı Yaşam Derneği tarafından hazırlanan dilekçeye ve yasa tasarısına dair diğer ortak talepleri içeren kampanyayı destekleyen 500.000 kişinin imzasını Orman ve Su İşleri Bakanlığı yetkililerine elden teslim etmiştik. Toplumun bu yönde çok ciddi duyarlılığı ve yasaklama talebi mevcut. Hükûmet, 24. yasama döneminde kaçırdığı bu fırsatı, bu dönemde belki değerlendirebilir.
Hükûmet bu fırsatı değerlendirirse işte o zaman hayvan hakları konusunda tüm dünyaya örnek bir uygulama başlatmış, aynı zamanda uluslararası platformlarda da itibarını yükseltmiş olur. Politikacılarımız, artık tüm dünyada gelişen hayvan haklarına gereken önemi vermeli, milyonların derdi olan hayvanlara karşı zulüm ve esaretin sonlandırılması konusunda gerekli hassasiyetleri göstermeliler. Bunun farkına vararak hareket etmeleri, hayvanların menfaatinin yanında, en başta kendi menfaatlerine olacaktır. Türkiye, hayvanlı sirkleri ve yunus parklarını yasaklama konusunda birbirleri ile yarışan ve uluslararası mecralarda “duyarlı” ülkeler olarak tanımlanan ülkelerin arasına mı katılacak, yoksa hayvan hakları konusunda durduğu yerde duracak mı? Bunu ilerleyen günlerde göreceğiz…
Hayvanlı sirklere neden karşıyız? 10 NEDEN…
1– Sirklerdeki hayvanlar, doğal yaşam alanlarından koparılarak hapsediliyor, insanların eğlendirilmesi için akıl almaz işkencelerle, dayakla, açlıkla terbiye edilerek zorla sahneye çıkarılıyor.
2– Sirk sahiplerinin izni dışında hiçbir gereksinimleri karşılanmayan bu tutsak hayvanlar, doğal yaşam ortamlarına kıyasla binlerce kat dar alanlarda, asla istedikleri gibi hareket edemeyecekleri kafeslerde tutuluyor.
3– İstenildiği gibi eğitilmeleri için aç bırakılıyorlar; bir parça fıstık ya da meyve sayesinde, öğrendikleri hareketleri, seyirci önünde zorluk çıkarmadan, daha kolay yapmaları için. Verilen komutu uygulamamak için direnen ya da hareketleri yapmayı reddeden hayvanlar ise ekstradan dayak ve işkenceyle, açlıkla ve susuzlukla cezalandırılıyor ki yabanıl dirençleri kırılsın diye…
4– Eğitimlerde çivili sopa, kırbaç, elektroşok çubuğu, kanca gibi işkence aletleri kullanılarak hayvanlara “yabanıl” oldukları unutturulmaya çalışılıyor, bu iğrenç sürece ve süresiz tutsaklığa adapte olmaları için son derece acımasız muamelelere maruz bırakılıyorlar.
5– Sirk hayvanları, yılın büyük bir kısmını nakledilerek geçirdiklerinden kötü hava koşullarından etkileniyorlar.
6– Yaşamları boyunca dayağa, işkenceye ve açlığa maruz bırakıldıkları ve kafes içerisinde sürekli hapsedildikleri ya da çok kısa zincirlerle bağlandıkları için daima stres ve acı içerisinde yaşamak zorunda kalıyorlar.
7– Hayvanlar, acıyı insanlarla eşit düzeyde hisseder, psikolojik baskıyı ise katbekat fazla hissederler.
8– Sirklerde hayvanlara kendi iradelerinin dışında ve insanların çıkarı uğruna zulüm uygulanır.
9– Gösterilerde sergiledikleri metazori hareketleri isteyerek öğrenmezler.
10– Sirkler hayvanlar için eğlence değil, işkencedir.
Bu nedenlerle BU ZALİM SEKTÖRE DESTEK OLMAYIN! Hayvanlı sirklere gitmeyin. Mümkün olduğunca çevrenizdeki insanları sirk gerçeği konusunda bilgilendirin ki onlar da zulümden kazanç sağlayan bu işkencehanelerin ayakta kalmasına ve sirklerdeki bu zulmün devam ettirilmesine ortak olmasın.