“Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine dair kanun tasarı taslağı yine gündemde. Adalet Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ortak çalışması sonucunda, bir yasa tasarısı taslağı oluşturuldu ancak taslak metin sivil toplumdan saklanıyor. Buna karşılık, hayvan haklarını ilgilendiren bu yasama çalışmasının peşini bırakmayan sivil toplum ise güç birliği yaptı. 350’ye yakın sivil toplum kuruluşu ve yurttaş inisiyatifi bir araya gelerek “Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu”nu kurdu.”
Yazı:Burak Özgüner | Sivil Sayfalar | 15 Kasım 2018
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 24 Haziran seçimleri öncesinde hayvan hakları konusundaki vaatleri ve geçtiğimiz ay da “Bu kanun hâlâ neyi bekliyor?” diye sormasının ardından, ilgili bakanlıklardaki yasama çalışmaları da hızlanmıştı. Sivil toplum kuruluşları, yasama sürecine dâhil olmak için ciddi çaba sarf etmişler ancak bakanlıklarda sürdürülen tasarı çalışmalarına maalesef katılımları mümkün olamamıştı. Bürokrasinin bu direnci karşısında, sivil toplum da gücünü birleştirerek, yasama sürecine dâhil olma çabalarında ısrarcı olduğunu gösterdi ve yasama çalışmalarını belirli ölçütler dâhilinde takip etmek, sürece müdahil olmak için delegasyon çatısı altında birleşti. Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu’nun kırmızı çizgisi, sokak hayvanlarının sokaklarda yaşamalarına müdahale edilmemesi…
Delegasyon, TBMM ve bakanlıklarda görüşmelerde bulunuyor. Ankara’da görüşmelerini sürdüren delegasyon bileşenleri, sivil toplum katılımına kapalı olarak hazırlanan söz konusu tasarının, sokak hayvanlarını sürgün, esaret ve ölüme göndereceği görüşünde. 11 Kasım’da, delegasyonun çağrısı ile, Anadolu ve Trakya’da, Türkiye’nin 69 il ve ilçesinde, eş zamanlı basın açıklamaları yapıldı. Delegasyon, bu kez, 25 Kasım’da, hayvanları önemseyen herkesi, “Katliam Yasa Tasarısına Hayır” demek için İstanbul Kadıköy’e çağırıyor.
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, 2004 senesinden beri yürürlükte. Ak Parti’nin önemli icraatlarından biri olan söz konusu kanunun amacı “hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamak” olsa da tüm hayvanların eşit olarak doğduğunu belirten bu kanun, özellikle hayvanlara karşı işlenen suçların yaptırımla sonuçlanması konusunda oldukça yetersiz. Hayvan hakları örgütleri, kanunun hayvanlar lehine değiştirilmesi için 2011’den bu yana mücadele veriyor ancak sivil toplumun talepleri yine karşılanacağa benzemiyor.
Kanun, daha çok sokak hayvanlarının yaşamlarını önemserken, insan menfaati amacı ile sömürülen ve öldürülen, diğer türlerdeki hayvanların neredeyse tamamı, kanunun koruma kapsamı dışında. Hayvan hakları savunucularının çoğu, her yasama döneminde, yasa tasarı ve tekliflerinden kaynaklı olarak, sokak hayvanları üzerindeki tehdit ve tehlikeler nedeniyle, insan tahakkümü altında, sistematik zulme maruz bırakılan hayvanların haklarının gündeme gelemediğinden de yakınıyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nde, bürokratlar yasama sürecine etki etmemeli
Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu, yasama sürecinin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve yasama sürecine sivil toplum katılımının sağlanması için mücadele veriyor. Öte yandan, Türkiye’nin geçiş yaptığı Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nde, eskiden Bakanlar Kurulu’nun sunduğu kanun tasarılarının da artık tarihe karışması ve yasama yetkisinin sadece parlamentoda olması gerekiyordu. Ancak eski âdet sürdü; yakında gündeme gelecek olan yasa tasarısı taslağı, yine masa başında, bürokratlarca hazırlandı.
Bunun böyle olacağını az çok kestirmek mümkündü ancak hayatî öneme sahip olan, yüzbinlerce canlının yaşam hakkını, özgürlüğünü ilgilendiren yasama çalışmalarına sivil toplumun katılımı sağlanmalı ki Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi de layıkı ile uygulanabilsin. Yani kanun teklifleri, referandum öncesinde denildiği gibi, sadece milletvekillerince hazırlanmalı. Parlamentodaki komisyonlarımızın uzmanları bu konuda oldukça bilgili ve sivil toplumla da işbirliğine gayet açık.
Bürokrasinin “şantaj”ı: Sokak hayvanları…
Cumhurbaşkanı’nın hayvan hakları konusundaki beyanlarının ardından, Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu, Tarım ve Orman Bakanı’ndan çok zor da olsa bir randevu alabildi. Bu toplantıya, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yanı sıra, Bakan Yardımcısı Mustafa Aksu, bakanlık danışmanları ile Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürü Yusuf Kandazoğlu katıldı. Bu toplantıda delegasyon temsilcileri, yakında gündeme gelecek olan tasarının detayları hakkında bilgi almaya çalışsalar da bu mümkün olmadı.
Yürürlükteki kanunun, sokak hayvanlarının yüzyıllardır olduğu gibi Türkiye sokaklarında yaşamalarının yasal garantisi olan ancak maalesef pratikte hayvanlara bir garanti sağlayamayan 6. maddenin değiştirilip değiştirilmediği, delegasyonun ana merak konusuydu. Çünkü konuyla ilgili ne zaman bir kanun değişikliği gündeme gelse “ünlü” 6. madde üzerinde değişiklikler yapılmak isteniyor. Yürürlükteki kanunun 6. maddesini açmakta fayda var: “… Müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır.”
“Sokakta hayvan mı olurmuş?”
Delegasyon, Genel Müdür Kandazoğlu’na, 6. madde ile ilgili hayatî bir soru sordu ve Genel Müdür de taslakta, maddenin değiştirilmiş olduğunu şu sözler ile ifade etti: “Sokakta hayvan mı olurmuş, toplayıp belediyelerin barınaklarına göndereceğiz”.
Bu cevabı bekliyorduk çünkü 2012’den beri, mevcut kanun değiştirilmek isteniyor ve yüzyıllardır bizimle aynı sokakları, gündelik hayatı paylaşan sokak hayvanlarının sürgün, ölüm ve esarete gönderilmesi gündeme geliyor. “Sokakta hayvan mı olurmuş” diye soran Genel Müdür, sokak hayvanlarını soykırıma uğratmış herhangi bir Avrupa ülkesinde yetişmiş olabilir ama Türkiye’nin de kendine özgü, yüzyıllara dayanan bir sosyo-kültürel yapısı var. Ancak bu nedense sürekli bürokratlarca gözardı ediliyor.
Hayatında bir kere bile barınak ziyaret etmemiş bürokratlar…
Burada herhangi bir niyet okumasında bulunmuyorum çünkü Bakan Pakdemirli’nin ve diğer bürokratların katıldığı toplantıda ben de vardım ve sokak hayvanlarını barınaklarda toplama ile ilgili olan beyanı, Genel Müdür Kandazoğlu’nun ağzından bizzat duydum. Bu beyan üzerine, Genel Müdür’e “Hayatınızda bir kez bile belediye barınaklarından birini ziyaret ettiniz mi” diye sorduk ve “HAYIR” cevabını aldık. Belediyelerin ölüm ve toplama kampı barınaklarına adımını dahi atmamış; birçoğu, 14 senelik kanunun varlığına rağmen sokak hayvanlarını zehirleyen, çöplüğe, ıssız ormanlara, taş ocaklarına terk eden belediyelerin icraatları hakkında hiçbir bilgiye sahip olmayan bürokratlar, yine masa başında yasama çalışması yürütüyor ve hayvanların sürgününe, ölüm fermanına imza atabilecek kadar kibirli olabiliyor. Yüzbinlerce hayvanın tecrit, tehcir ve ölüm fermanının sorumluluğunu almak belki bürokratlarca kabul edilebilir bir fiil ancak eminim ki ülkemizde vicdana sahip, duyarlı insanlar bu girişime karşı çıkacaklar ve 11 Kasım’da, Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu’nun çağrısı ile olduğu gibi, Türkiye’nin dört bir yanında, bu tasarıyı veto edeceklerdir.
Veto demişken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da seslenmek istiyorum: Deneyimli bir siyasetçisiniz ve Anayasa’da da belirtildiği üzere tüm Türkiye’yi temsil ediyorsunuz. Yüzyıllardır sokak hayvanları ile birlikte yaşıyor, hayatlarımızı paylaşıyoruz. Bugüne dek bürokratların, masa başında hazırladıkları birçok yasa tasarısı kabul edildi ve toplumumuzun taleplerini karşılamadıklarından, bu kanunlar defalarca değiştirildi ancak Hayvanları Koruma Kanunu’na 14 senedir sıra gelmedi, gelemedi. Bu süre zarfında, hayvanlara, korkunç zulümler yaşatıldı. Şimdi böyle bir fırsat elimize geçmişken, hayvanlı sirkinden hayvan deneylerine; yunus parklarından hayvanat bahçelerine; hayvanların kapatıldığı, zulüm gördüğü tüm alanlara, konulara müdahale etme ve tüm dünyaya örnek bir yasa teklifini kanunlaştırmak hiç de zor değil.
Tasarı taslağı Cumhurbaşkanlığı’nda…
Tasarı taslağının Cumhurbaşkanlığı’na sunulduğunu öğrendik ve 11 Kasım’da, Türkiye’nin 70’e yakın noktasından, duyarlı insanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslendi ve bu yasama çalışmasına sivil toplumu dâhil etmesini rica ettiler. Her gün zulüm gören, belediyelerce zehirlenen, öldürülen, çöplüklerde ölüme terk edilen hayvanların kaderini daha da kötüleştirmeyelim. Yüzbinlerce hayvanın kaderini, sokak hayvanları ve barınak/bakımevi gerçeğinden bihaber olan bürokratların eline terk etmek demek, onları gözden çıkarmak, ölüme göndermek demek. Sivil toplumun katılımı olmadan, bu yasama çalışmasının hayvanları hiçbir şekilde koruyamayacağını da adım gibi biliyorum.
25 Kasım’da, İstanbul Kadıköy’de basın açıklaması yapılacak
Türkiye, dünyaya örnek bir yasa tasarısını mı kabul edecek, yoksa hayvanlara dünyayı dar mı edecek, bunu ilerleyen günlerde göreceğiz. Ben, bu ülkede vicdana sahip olan herkesi, bu yasama çalışmasını yakından takip etmeye, sokak hayvanları ile ortak yaşam kültürümüze sahip çıkmaya davet ediyorum. 11 Kasım’da Anadolu ve Trakya’da yapılan eş zamanlı basın açıklamalarının ardından, bu kez 25 Kasım’da İstanbul Kadıköy’de buluşulacak. Yaşam hakkı, şiddetsiz bir dünya, hayvan hakları sizler için de bir öneme sahipse lütfen basın açıklamasına katılım sağlayın.
Çalışmalarına hızla devam eden Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu sosyal medya hesaplarını takip edebilir, yakın bir zamanda gündeme gelecek olan yasa tasarısı taslağı konusunda bilgi sahibi olabilirsiniz.
Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu’nun ana talepleri:
- 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki tüm yasal değişiklikler, düzenlenecek çalıştaylar sonrası, sivil toplum kuruluşlarının görüşleri dikkate alınarak hazırlanmalıdır.
- Türkiye genelinde sayısı yüzbinleri bulan sokak hayvanları, toplanarak belediye barınaklarına götürüleceği bahanesi ile kırsala atılacaktır. Bu atılmaların devam etmesi durumunda, hayvanlar döngü halinde açlıkla, hastalıkla, kötü hava koşulları altında üreyecek ve yaşamını yitirecektir. Bu durum, iddia edildiği gibi halktan gelen şikayetleri sonlandırmayacak, toplama kamplarının aslında bir çözüm olmadığı, katliam yasa tasarısını hazırlayan bürokratlar tarafından da görülecektir. Bunun yerine belediyelerin kanunu uygulayarak sokak hayvanlarını, hayvan sağlığı ve cerrahî prosedürlere uygun olarak kısırlaştırılmaları sağlanmalı ve alındığı yere bırakılmalarını esas alan 6. MADDEYE dokunulmamalıdır.
- Hayvana şiddet içeren tüm fiillere hapis cezası getirilmelidir.
- Kanunu uygulamayarak hayvana şiddet, vahşet uygulayan belediye görevlileri de ADLÎ YAPTIRIM kapsamına alınmalıdır.
- Hayvana İŞKENCE, TECAVÜZ, ÖLDÜRME SUÇLARININ cezaları 2 yıl 1 aydan başlamalıdır.
- İlgili bakanlığın belediyeler üzerinde yaptırımı olması için gerekli düzenlemeler yapılmalı; kanun ve yönetmelikle belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen belediyelere idari para cezası ve benzeri idari yaptırımlar getirilmeli, bu cezalar belediye bütçesinden yani vergi veren halktan alınmamalı, ihlali yapan görevliye rücû ettirilmelidir.
- “Sahipli hayvanlar”ın sokağa terkedilmelerine karşı caydırıcı (en az 10 bin TL) idarî para cezası verilmeli ve terk eden şahısların bir daha hayvan edinmesi men edilmelidir.
- Hayvanat bahçeleri, sirk, yunus parkları, deney, avcılık, insan gıdası, yük ve insan taşıma amacıyla sömürülen, öldürülen ve dövüştürülen hayvanlar üzerindeki zulme son verilmeli; bu zulüm sektörleri yasaklanmalıdır. İnternet-petshop-üretim çiftliklerinden hayvan satışları tamamen yasaklanarak barınak ve sokaklardaki hayvanların yuvalandırılmaları teşvik edilmeli, her türlü hayvan ithalat ve ihracatı yasaklanmalı, illegal yollardan yurda kaçak girişler engellenmelidir.
- “Tehlikeli ırk” tanımı kaldırılmalı, özellikle hâlihazırda ailelerin evlerinde baktıkları ve belediye barınaklarına alınan bu tür köpekler kısırlaştırılıp kayıt altına alınarak koruyucularına geri verilmelidir. Üretim çiftliklerinde olanlar ise kısırlaştırılarak yuvalandırılmalı, dövüşlerde kullanılan köpeklere el konulup kısırlaştırılmalı, belediye barınaklarında özel bakım alanlarında rehabilite edilerek kayıt altına alınarak yuvalandırılmalıdır.