“Hayvanların eşya, yemek, fabrika makinesine indirgendiği bir çağda yaşıyoruz”

Maun, Okavango Delta, Okavango Delta, Botswana

“Hayvan hakları ihlali giderek artıyor mu yoksa daha çok mu görünür oldu? Bu konuda yasalar ne diyor? Hayvan Hakları İzleme Komitesi Koordinatörü Burak Özgüner, Türkiye’nin hayvan hakları karnesini anlattı: “15 senedir Türkiye’de sokak hayvanlarını öldürmek yasak olmasına rağmen, belediyeler ülkenin dört bir yanında hayvanları toplu bir şekilde katlediyor.””

Yazı:Özlem Türkdoğan| Magma | 27 Nisan 2019

Hayvan hakları ihlalleri ile ilgili haber okumadığımız gün yok belki de. Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nin (HAKİM) 2016 raporuna göre, en az 8 milyon 216 bin 506 hayvan işkenceye maruz kaldı. 2018’de hayvanlara kötü muamele edildiği gerekçesiyle sadece 572 kişiye para cezası uygulandı. Sadece 16 Nisan 2019 haftasında, Hayvan Hakları İzleme Komitesi’ne ulaşan hayvan zehirleme vakası ise 11.

Sadece zehirleme değil, katliamlar, istismar, işkence… Hayvanlara zulüm saymakla bitmiyor; görüntüleri televizyonlarda, sosyal medyada yayılıyor. Peki, hayvanlara yönelik şiddet artıyor mu yoksa sosyal medya nedeniyle daha çok mu görünür oldu? HAKİM Koordinatörü Burak Özgüner, hayvanlara şiddet uygulayan faillerin sayısının on binleri bulduğunu söylüyor: “Hayvan hakları ihlâllerini incelediğimizde, hayvanlara yönelik şiddetin sistematik olduğunu görüyoruz. Her gün okuduğumuz haberler, sadece tespit edilebilen, raporlanabilen ve gözümüzün önünde cereyan eden vakalar bile insanı çileden çıkartan cinsten… Ama ihbarlar biz hayvan hakları savunucularına yağmur gibi yağıyor. Bir de kapalı kapılar ardında, büyük bir gizlilik içinde, planlı ve programlı yapılan hak ihlâlleri var; duymadığımız, haberdar olamadığımız, müdahale edemediğimiz, bu nedenle basına da yansıyamayan…”

“Hayvanların eşya, yemek, fabrika makinesine indirgendiği bir çağda yaşıyoruz” 1

Hayvan Hakları İzleme Komitesi Koordinatörü Burak Özgüner.

“Hayvan hakları ihlâlleri, asla münferit olaylar değil”

Hayvanlar, toplumsal şiddetin en zayıf ve de en savunmasız halkası. Bu durum onların şiddetin nesnesi haline gelmesini meşrulaştırır mı? Burak Özgüner bu sorunun yanıtını şöyle veriyor: “Toplumsal şiddetin artış gösterdiği dönemlerde, hayvanlara yönelik şiddetin de artış gösterdiğini düşünenlerdenim. Hayvan hakları ihlâlleri, asla münferit olaylar değil; belli bir sistematiğe, rutine oturtulmuş ve sonu gelmeyen vakalar silsilesi…”

“Hayvanların eşya, yemek, fabrika makinesine indirgendiği bir çağda yaşıyoruz” 2

“İnsanlık iyi bir noktaya taşınmıyor”

Hayvana yönelik şiddetin temelinde pek çok neden var: Hayvanların metalaştırılması, haklarının olamayacağı düşüncesi, insanların hayvanlar üzerinde hak iddia etmesi… Bu düşünceler hayvanların yaşam haklarını dahi ellerinden alabiliyor. Özgüner, gelinen noktada sokak hayvanlarını bile koruyamazken, mezbahadaki sığırı, koyunu; süt üretime tesisindeki ineği; yumurta üretim tesisindeki tavuğu hiç koruyamadığımızı vurguluyor ve ekliyor: “Hayvanların birer “eşya”, “yemek”, “fabrika makinesi”ne indirgendiği bir çağda yaşıyoruz. Bu tüketilebilir kılma hâli, yaşayan canlıların hakları, bedenleri üzerinde her türlü tasarrufta bulunulabileceği iddiası toplumumuzu da insanlığı da hiç iyi bir noktaya taşımıyor.”

“Hayvanların eşya, yemek, fabrika makinesine indirgendiği bir çağda yaşıyoruz” 3

Fotoğraf: Engin Kaban

Belediyelerin Yasak Delmesi: Toplu Hayvan Katliamı

Hayvanların zehirlenerek öldürülmesi haber bültenlerinin rutini haline geldi. Örneğini en son Ankara Batıkent’te gördük… 16 köpeği zehirleyerek öldürenler serbest bırakıldı. Oysa Türk Ceza Kanunu’nda (TCK), sokak hayvanlarını öldürmek üzere çevreye saçılan zehir, zehirleme ile ilgili bir çok madde bulunuyor. Özgüner, TCK Madde 170 (genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması), 174 (tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi), 181/4 (çevrenin kasten kirletilmesi) ve 185’ten (zehirli madde katma) de yürütülseydi faillerin 15 yıla kadar hapis cezası ile tutuklu olarak yargılanabileceğini belirtiyor. Benzer şekilde, Türkiye gündeminde çok konuşulan haberlerden biriydi bir televizyon yarışmacısının papağanı işkence yaparak öldürmesi. Ancak hakkında dava açılmadı ve vahim olay unutuldu… Hayvan haklarını ihlal eden, hayvanların yaşamına kast eden kişilerin gereken cezayı almadığını ya da az miktarda para cezalarıyla kurtulduğunu görüyoruz. Suçtan zarar görenin hayvan olması durumunda tutuklama kararı verilmediğine, idarî para cezalarının hiçbir caydırıcılığının olmadığına, yasal düzenlemelerin yeterlilik taşımadığına dikkat çeken Özgüner, sorunu aslında şu sözüyle özetliyor: “15 senedir Türkiye’de sokak hayvanlarını öldürmek yasak olmasına rağmen, belediyeler ülkenin dört bir yanında hayvanları toplu bir şekilde katlediyor.

“Hayvanların eşya, yemek, fabrika makinesine indirgendiği bir çağda yaşıyoruz” 4

“Toplumsal duyarlılık artıyor ama tepki yeterli değil”

Hayvanlara şiddet konusunda Twitter’da tepkiler büyük… Ama gerçekte durum nasıl? Hayvanları koruma ve haklarını gözetme konusunda toplumsal duyarlılığın her geçen gün arttığını ancak toplumsal tepkiyi yeterli bulmadığını söyleyerek başladığı sözlerini hukuki durumla sürdürüyor Özgüner: “Toplumda böyle bir duyarlılık oluşurken, siyasîlerin tutumunda hiçbir değişiklik yok. Sekiz senedir verilen sözler var ancak her yıl âdeta bizlerle dalga geçiyorlar. Hayvanlarla ilgili mevzuat konusunda hiçbir gelişme yok. Mevcut mevzuat dahi uygulanmazken Türkiye’de uygulanabilirliği olmayan, hayvanların asla lehine olmayan tasarı maddeleri sürekli önümüze çıkartılıyor. 2014’te parlamentoda hayvan deneylerini, hayvanat bahçelerini, yunus parklarını, hayvanlı sirkleri ve daha birçok konuyu tartışırken bugün sokak hayvanlarını ormanlık alanlara terk edilmemesi için mücadele veriyoruz. Onların yanının bizlerin yanı olduğunu anlatmaya çalışıyoruz ancak milletvekilleri de bürokratlar da hayvan hakları konusunda o kadar bilgisiz ki onlara laf anlatmak bile çok zor.”

“Hayvanların eşya, yemek, fabrika makinesine indirgendiği bir çağda yaşıyoruz” 5

Fotoğraf: Faruk Budak

Öte yandan eksikliğin yaşandığı tek yer Türkiye’de değil. Özgüner’e göre, tüm dünya ülkelerinin kanunlarına baktığımızda hiçbir yerde hayvanların haklarının kabul edildiğini, tanındığını görmek mümkün değil. Ancak haklarını tanımadıkça hayvanlara yönelik şiddetin önünü kesmek oldukça zor.

Görünen o ki, şiddete karşı mücadele etmeden önce daha pek çok etkenle mücadele etmek durumundayız. Peki, neler yapılabilir? Burak Özgüner atılması gereken adımlardan bazılarını sıralıyor:

–      Öncelikle türcü düşünce sistemi, yani insanın kendisini diğer canlı türlerinden üstün görmesini meşrulaştıran zihniyeti sorgulamamız ve sorgulatmamız gerekli. Kendimizden farklı olan ancak aynı haklara sahip olduğumuz canlılara tüm bunları yapmaya, doğumlarından ölümlerine korkunç bir yaşam yaşatmaya hakkımız var mı?

–      En başından beri talebimiz, hayvanlara yönelik işkence, öldürme, tecavüz gibi suçlara karşılık cezaların alt limitinin 3 yıl hapis cezası ile başlaması. Çünkü Türkiye’deki ceza hukuku sistemi, iki yılın altındaki cezaları infaz etmiyor, ya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, cezanın ertelenmesine ya da adlî para cezasına hükmediliyor. Dolayısıyla yapılacak düzenlemelerin, suçun önlenmesi için cezanın caydırıcı olması, faillerin hürriyetini bağlayıcı sonuçlar doğurması gerekiyor.

–      Hayvanlar arasında “sahipli” ve “sahipsiz” ayrımı derhal kaldırılmalı. Bu, aynı zamanda hayvanı metalaştıran bir yaklaşım.

–      Herhangi bir hayvana işkence eden fail, toplumdan kesinlikle izole edilmeli.

Hayvan hakkı ihlalleri konusunda toplumun tüm kesimleriyle birlikte hareket etmek, hukuk, kültür, çevre gibi toplumsal ögeleri yeniden düzenlemek ve bilinç oluşturmak şart. Hayvan hakları mücadelesi veren kurum ve derneklerin bir arada durması da. Nedeni için HAKİM Koordinatörü Burak Özgüner’e kulak verelim: “Hayvanlar için bıkmadan, usanmadan mücadele edeceğiz çünkü onların, bizlerden başka kimsesi yok.”

“Hayvanların eşya, yemek, fabrika makinesine indirgendiği bir çağda yaşıyoruz” 6
Show CommentsClose Comments

Leave a comment