Manisa’daki Hayvanların Koruyucusu Ve Savunucusu: HAKDEM

“Manisa’da canla başla çalışan, sadece Manisa’daki hayvanların sorunlarını değil, tüm Türkiye’deki hayvanların sorunlarını dert edinen ve ülke çapında hayvan koruma mücadelesi veren bir dernek var: HAKDEM – Hayvanları Koruma Derneği.”

Yazı:Burak Özgüner | Sivil Sayfalar | 19 Ekim 2018

Geçtiğimiz ay, HAKDEM’in tek bir ana gündemi vardı: Yıllardır gönüllülük esası ile destekledikleri ve büyük reformların hayata geçirilmesini sağladıkları belediye barınağında yıllardır barındırılan köpeklerin, hiç bilmedikleri sokaklara salıverilmesi… Bu köpekler, barınak ortamında büyümüş ve sokakta yaşamaları neredeyse imkânsız hayvanlardı. Barınağı sığınak olarak bilen köpekler, sokaklara gönderilmek istendi ancak HAKDEM’in çabaları ile yetkililer, hayvanların aleyhine sonuçlanacak bu girişimden neyse ki vazgeçti… HAKDEM Başkanı Reyhan Elbirliler ile hem derneğin faaliyetlerini, hem hak mücadelesinde karşılaştıkları zorlukları, hem de gündemlerini uzunca bir süre meşgul eden, barınağı “sığınak” olarak bellemiş olan köpekler ile ilgili söyleştik.

HAKDEM’i ne zaman kurdunuz? Manisa’da neden bir dernek kurma ihtiyacı ortaya çıktı? HAKDEM’den önce ve sonra, Manisa’nın, sokak hayvanları açısından durumunu nasıl değerlendirirsiniz?

HAKDEM’i 2003 yılında  kurduk. Aslında özellikle kimsesiz hayvanlarla ferdi olarak uğraşımız çok daha öncelere dayanıyor ancak görevi olan kurumlarla bir kurumsal kimlik altında görüşmenin daha etkili ve ulaşmanın daha kolay olacağı düşüncesiyle STK olarak hak mücadelesine devam ettik. O günlerde hemen her yerde olduğu gibi Manisa’da da itlaftan başka bir şey yapılmıyordu. Pet veteriner kliniği bile olmayan Manisa’da Merkez ilçe belediyesi de dahil olmak üzere, tüm ilçelerde veteriner hizmeti, yaşatmaktan ziyade yok etme üzerineydi. Gözden ırak ölüm yeri haline gelmiş, bizim temerküz kampı dediğimiz kuşlar için yapılmış üstü açık kafeslerden başka bir şeyi olmayan yere köpekler barınak diye getirilip ölüme terkediliyordu.

Binlerce sayfa dilekçe, fotoğraf, sayısız görüşme, farkındalık yaratan etkinlikler sonucu eski duruma göre çok şey değişti. Yeni bakımevi inşa edildi, veteriner hizmeti verilmeye başlandı, sokaklarda vatandaşın kedi, köpeklere yaklaşımı, basındaki haberlerin içeriği olumlu yönde değişti. 15 yılda yaşanılanlar, gördüklerimiz, sabırla katlandıklarımız, yaptıklarımız birkaç cümleye sığmaz. Bu arada madden ve manen yıkıma uğradık.

Ne yazık ki 4 sene öncesinde, Merkez ilçe belediyesiyle toplam 16 ilçeden oluşan Manisa ilinin, büyükşehir statüsüne geçmesiyle her şey değişti. Merkez ilçe belediyesi iki ilçeye bölündü. Şimdi 17 ilçeden oluşan büyükşehiriz. Yasalardaki ucu açık ifadeleri işine geldiği gibi kullanan görevliler nedeniyle neredeyse yapılanlardan on sene geriye gidildi. Hala veteriner hizmeti vermeyen ilçe belediyeleri var.

Manisa, sokak hayvanı zehirlemeleri ile sık sık gündeme geliyor. Failler tespit edilebiliyor mu? Bu konuda verdiğiniz hukuk mücadelesinde ne tür güçlükler ile karşılaşıyorsunuz? Manisa halkının hayvanlara yaklaşımı nasıl?

Ne yazık ki bu acılı ölümlerin faillerinden şimdiye kadar tespit edilene rastlamadık. Üç sene öncesi, Yunusemre İlçesi’nde neredeyse merkezde sayılan bir bölgede 50’den fazla kedi ve köpek zehirlenerek öldürüldü. Araştırma ve soruşturma sonucu, her zamanki gibi olumsuzdu. O kadar merkezi alanda bir kamera görüntüsüne bile rastlanılmamasına inanmak güç. Yeterince ve gerektiği gibi araştırılmadığını düşünüyoruz.

Aldığımız zehirleme ve benzer ölüm haberleri karşılığında, sonucu tahmin etsek de yasal başvuru hakkımızı kullanıyoruz. Soruşturma için giden ekip nasılsa duyulur, araştırıldığı görülüp bundan sonrakiler için çekince yaratır diye düşünüyoruz.

“Yeni kentleşme alanları, siteler bahçelerine kedi köpeği sokmaz oldu”

Sosyal kesimin niteliği, hayvan hakkı, sevgisi konusunda çok büyük etkisi olan bir özellik. Bazı bölgelerin sokak hayvanına yaklaşımı çok iyi. Bu bölgelerden çok daha fazla alanın yaklaşımının iyi olduğunu söyleyemeyiz. Büyükşehir olunca köyler, mahalle oldu. Daha düne kadar bahçelerde, sokaklarda dolaşan köpekler, şikayet konusu olmaya başladı. Yeni kentleşme alanları, siteler bahçelerine kedi köpeği sokmaz oldu. TOKİ’ler genelde merkezden hayli uzak yerlere inşa ediliyor ki çevrelerinde önceleri orada yaşayan kedi, köpek olmasına rağmen şikayetler hemen başlıyor. TOKİ yönetim planlarında “bahçede kedi köpek bakılmaz” yazarken TOKİ sakinleri, özellikle yönetim, bunu bahçeye giren kediye bile uyguluyor; besleme yapıyorsanız hakkınızda dava bile açabiliyorlar.

“En büyük eksiklik, bilgisizlik”

Bilgi noksanlığından kaynaklanan gerekçeler, hayvanlar için  azap oluyor. Site yönetim planlarında, özellikle evcil hayvanlara izin verilmesi konusunda madde olması gerekir.

En büyük eksiklik, bilgisizlik. Sevenin de sevmeyenin de zararı oluyorsa bilgisizlikten kaynaklanıyor. Eğitimde ana okulundan itibaren ele alınıp çocuklara “empati” kurma yeteneğinin öğretilmesi, o canlıların da bizden farklı olmadıklarının anlatılması; korku değil, önlem almalarının öğretilmesi gerekir.

Uzun yıllardır Manisa’da, Büyükşehir Kanunu nedeniyle sokak hayvanlarının mağdur edildiğini dillendiriyorsunuz. Büyükşehir Kanunu’nun değiştirilmesi, sokak hayvanlarına ve şehirdeki barınağa nasıl yansıdı? Bu mevzuat değişikliği nedeniyle ne gibi zorluklar ile karşılaştınız?

Ne yazık ki daha Manisa’nın büyükşehir belediyesi olacağı haberi duyulunca pek çok çalışma durdu. Büyükşehir Kanunu’ndaki büyükşehir belediyesi görev, yetki ve sorumlulukları (MADDE 7/m):

Büyükşehirin bütünlüğüne hizmet eden sosyal donatılar, bölge parkları, hayvanat bahçeleri, hayvan barınakları, kütüphane, müze, spor, dinlence, eğlence ve benzeri yerleri yapmak, yaptırmak, işletmek veya işlettirmek; gerektiğinde amatör spor kulüplerine malzeme vermek ve gerekli desteği sağlamak, amatör takımlar arasında spor müsabakaları düzenlemek, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan sporculara belediye meclis kararıyla ödül vermek” olarak sıralanmış.

Hayvan barınakları yapmak, yaptırmak, işletmek, işlettirmek cümlesi o güne kadar zaten 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile ilgili görevlerinin birini dahi uygulamamış ilçe belediyelerine imdat simidi gibi geldi.

“Büyükşehir belediyesinin itirazı kabul edilip yürütmeyi durdurma kararı alındı”

Büyükşehir belediye meclisinde, sokak hayvanlarını toplama işinin büyükşehir belediyesine ait olacağı kararı alındı. Büyükşehir belediyesi bu karara itiraz etti. İtiraz yargıya taşındı. İki sene sonunda, kararın uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğacağı, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve uygulama yönetmeliğinde yerel yönetimlerden söz edilmesi, yerel yönetimlerden kastın (hayatın olağan akışına uygun olarak) büyükşehir belediyeleri olmayıp ilgili mevzuat gereği ilgili  belediyeler olduğu, dava konusu kararın mevzuata aykırı olduğu kararıyla büyükşehir belediyesinin itirazı kabul edilip yürütmeyi durdurma kararı alındı. Bu arada, iki sene boyunca, İl Hayvan Koruma Kurulu gündem maddesi bakımevleri üzerineydi. Hala aynı madde gündem maddesi, hala ilçe belediyelerinin çoğu da bu görevden uzak duruyor.

“Toplanan hayvanların gittiği yer meçhul”

Bu karara bağlı olarak, ilçe belediyeleri, kaza, hastalık, ısırma vb. durumlarda yakalama ekibi kuracaktı. Yakalama ekibi kuran bazı ilçelerde veteriner hizmeti yok. Veteriner hekimleri yok, bakımevleri yok. Toplanan hayvanların gittiği yer meçhul.

Yine bu karar doğrultusunda büyükşehir belediyesi ihbarlara gitmiyor. Halbuki bu, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu gereği, bütün yerel yönetimlerin yasal görevi… Büyükşehir belediyesinin itirazı da bu gerekçeyle kabul edilmişti. Anlayacağınız, meclis kararları, yasa maddelerini herkes kendisine göre yorumluyor…

Merkez iki büyük ilçeye ayrıldı; iki yeni ilçe ortaya çıktı: Yunusemre ve Şehzadeler ilçeleri. Her iki ilçenin de hala bakımevi yok. Yer göstermeleri  ve büyükşehir belediyesinin de bakımevi inşa etmesi gerekiyor.

Daha önce yapılan merkez ilçe bakımevini büyükşehir belediyesi kullanıyor. Büyükşehir belediyesi, Manisa’nın en kalabalık ve büyük iki ilçesinde topladığı köpekleri buraya getirip kısırlaştırıyor. Bakımevi zaten ilçe belediyesi kapasitesinde, hekim sayısı sınırlı, iki ilçenin de hekim hizmeti yok, bakımevleri yok. Bakımevi için gösterdikleri yer yok. Dolayısıyla büyükşehir olmadan önce de bakımevi olan 9 ilçenin haricinde dört senedir açılan yeni bir bakımevi yok.

İlginçtir; büyükşehir belediyesi görevleri içinde olan park, bahçe, spor ile ilgili görevleri, ilçe belediyeleri, “büyükşehirin görevi” diyerek ötelemiyor, “bütçemiz yok” gibi gerekçeler öne sürmüyor. Bütün olumsuzluklar, hayvana karşı ne yazık ki…

“TBMM’deki tasarıyı, yasa çıkmış gibi gösterdiler”

Bu arada bazı ilçe belediyeleri, Türkiye’de bazı büyükşehir belediyelerinin yaptırdığı, İstanbul Kısırkaya’daki hayvan toplama kampını, Balıkesir’in binlerce köpeklik bakımevlerini örnek gösterip büyükşehirin devasa bir bakımevi yapmasını, bütün hizmeti büyükşehir belediyesinin yerine getirmesini istediler. Hatta o günlerde, TBMM’deki tasarıyı, yasa çıkmış gibi gösterdiler… Bizler karşı çıktık… “Her ilçe, kendi vicdanından sorumludur” dedik. Sakıncalarını sıraladık. Büyükşehir belediyesinin dava sonucunda da bu fikirden uzaklaşıldı.

Nüfus sınırlaması olmadan, büyükşehir belediyesi her ilçesine o ilçenin kapasitesine göre uygun bakımevi yapıp ilçe belediyesine devretmeli. Toplama, tedavi, kısırlaştırmalar düzenli ilçe belediyesi tarafından yapılmalı. Kayıtlar daha düzgün tutulmalı. Düzenli veteriner hekim hizmeti verilmeli. Büyükşehir belediyesi hastane niteliğinde yer oluşturmalı, ilçe belediyelerinde tedavi olanağı olmayan vakaları almalı. Program çerçevesinde, hekimlerini ilçe belediyelerine kısırlaştırmalara destek olarak göndermeli. İlçe bakımevlerine  ilaç vs. destekte bulunmalı.

“Davul başka elde, tokmak başka elde”

Soma, Demirci, Turgutlu, Salihli ilçelerinde, belediyeler, toplama ve kısırlaştırmayı kendileri yapıyor. Ama Akhisar ilçesindeki bakımevi, büyükşehir belediyesine ait. Büyükşehir belediyesi, bakımevini ilçe belediyesine devretmedi. Toplamayı ilçe belediyesi yapıyor; kısırlaştırma ve tedaviyi ise büyükşehir belediyesi görevlileri yapıyor. Hayvan nereden gelmiş, nereye bırakılmış, kayıtlar düzenli mi hep soru işaretli… Bu konular, büyükşehir belediyesinin görevlilerini ilgilendirmiyor; onlar sadece kısırlaştırma ve tedaviyi yapıp hayvanları, ilçe belediyesi ekibine teslim ediyor. Yani davul başka elde, tokmak başka elde…

Bazı ilçelerde bakımevi olsa da veteriner hekim hizmeti yok.

O kadar çok seçim dönemi, görev değişikliği yaşıyoruz ki yasal da olsa yerine getirilmesi gereken görevleri etkiliyor. Önümüzde yine bir seçim dönemi var. Yine pek çok şeyin sil baştan ele alınacağına eminiz. Boşa geçen zamanlarla, ortaya çıkan aralarla ne yazık ki yapılan kısırlaştırmaların hiçbir önemi kalmıyor. Köpekler, kediler hızla çoğalmaya devam ediyor.

Geçen ay bir konu, gündeminizi oldukça meşgul etmişti: Barınakta yıllardır yaşayan bazı köpekler sokaklara gönderilmek istendi. Bu süreç nasıl başladı, bu kararı kimler, neden aldı? Kaç köpek sokaklara gönderilmek isteniyor? Bu köpeklerin geçmişleri hakkında bilgi verir misiniz?

Bakımevlerinde hekim hizmeti olsa da belediye imkanları kısıtlı. Özellikle donanım gerektiren operasyonlar gerçekleştirilemiyor. Biz yıllardır bakımevinde tedavi imkanı olmayan, parçalı kırık, diyafram yırtığı gibi vakaları, bakımevindeki veteriner hekimlerin de onayı ile özel kliniklerde, tedavilerin masraflarını karşılayarak halletmeye çalışıyoruz. Bildiğiniz gibi, tedavi sonrası bakım da çok önemli. Taburcu olma aşamasında, geçici yuva arıyoruz, bulamıyoruz; dolayısıyla köpek bakımevine dönüyor. Eğer devam edilecek ilacı, maması varsa biz temin ediyoruz; bakımevinde de uygulaması yapılıyor, maması veriliyor.

Aralarında yavru olup üzerinden araç geçmiş, uzun süre tedavi görmüş, bakımevine dönmüş ve bakımevinde büyümüş olanların da çoğunlukta olduğu köpekler için de sürekli yuva arıyoruz. Zira uzun süre bakımevinde kalan kedi, köpek artık kendilerine düzenli bakan olmadıkça dışarıda yaşayamaz. Yıllardır özelde tedavi ettirdiğimiz kedi ve köpekler hakkında tüm bilgiler arşivimizde olup tedavinin aşamaları da bakımevi veteriner hekimleriyle paylaşılıyor, bilgi veriliyordu. Böyle eşgüdüm içinde çalışıyorduk.

Birden bire bakımevinde kalan bu hayvanların, yasanın maddesi gösterilip, bakımevinde hapis olmalarının yazık olduğu, bakımevinde daha fazla hayvana hizmet vermek için alan açılması gerekçesiyle beslenecekleri alanlara  dağıtılması gündeme geldi. Bazı hayvanseverlerin de bunu istediğini, hatta şikayet ettiğini belirttiler. “Bir gün saptayalım; o güne kadar yuva bulunmazsa beslenecekleri yerlere salınsın” önerisi geldi.

“Gökyüzü kafamdan aşağı geçti sanki…”

Önceleri düzenli kayıt tutulmuyordu. Tedavisini yaptırdığımız bütün köpeklerin nereden geldiği konusunda detaylı bilgi olmadığı, üzerlerinde  medikal aksam taşıdıkları, bırakıldıkları yerlerde yaşayan köpekler tarafından ölümcül saldırıya uğrayacakları, bakan olmazsa dışarıda yaşayamayacaklarını örneklerle açıkladık. Yuva arayışına devam ettiğimizi, bakımevinde de atıl alanların olduğu, yer sıkıntısı diye bir gerekçenin olamayacağını belirttik. Yasal başvuru hakkı ortaya çıkacağını, hayvanların huzurunu bozmamalarını istedik. Konunun bu olacağı toplantıya katılmayacağımızı da ekledik. Yine de listeler hazırlamışlar; bizi de çağıracaklarını söylemelerine rağmen hiç bilgilendirmeden, sormadan 17 köpeği değişik bölgelere saldıklarını bakımevi ziyaretinde  köpekleri yerlerinde göremeyince öğrendik. Gökyüzü kafamdan aşağı geçti sanki…

Üzerinden araç geçmiş, yavruyken bakımevine girmiş, tedavi ettirdiğimiz, daha sonra bakımevinde büyüyüyen, sokak bilmez köpekler bile olmadık yerlere salınmıştı. Dört ayak üzerinde duran köpek sağlam görülmüş, karar verilmişti. Kısmi felç nedeniyle idrarını tutamayan, aylar süren tedavi ve bakımdan sonra toparlanan bir köpek, bırakıldığı yerde, oranın köpeklerinin saldırısına uğramış, daha sonra bırakıldığı yerden uzakta görülmüştü. İlanlar açmıştık, görenler haber versin diye… Onu tanıyan bir vatandaşın aramasıyla tekrar bakımevine  aldırmak istedik. Almadılar. İdrarı sürekli akıyordu. Önce kliniğe, sonra da pansiyona aldırdık. Şimdi güvenli yer arıyoruz.

Bakımevine gitmemiş olanlar; söylenenlere, yani “1 metrekarede hayvanlar hapis” sözüne inanabilirler. Bölümlerin kapalı alanları, yaklaşık 5 metrekare, açık alanları da 6 metrekareden fazladır. Yaz mevsiminde, banyo için bile yerlerinden çıkmayacak kadar yerlerini benimsemişler. Kaldı ki bırakılan hayvanların çoğu, açık alanda, bahçede duran köpeklerdi.

Aslında övünülecek bir durum, nasıl yaptırım uygulanacak duruma getirildi? Hala hayretler içerisindeyiz.

Tarih saptanıp, o tarihe kadar yuva bulunmazsa salınacak olan diğer köpekler de benzer özellikleri taşıyordu. Tarih sınırlaması kaldırıldı. Sıkıntılı bir süreç geçirdik. Süre sınırı olmaksızın, “sahiplendirmelerde öncelik gösterilecek” kararıyla bakımevinde kalmaları sağlandı. Sağlandı ama ömrümüzden ömür gitti. Şimdi bu köpeklere sosyal paylaşımlarla yuva arıyoruz. Ne yazık ki çoğunluk yine “hayvan seçerlerin” hevesle alıp sonra terk ettikleri “cinslerin” peşinde…Yaşamak için direnmiş, bakımevine dayanmış köpeklere bakan yok. Endişelerimiz de devam ediyor…

Ülkemizde yürürlükte bulunan mevzuat, sizce hayvanları ve onların haklarını koruma, gözetme konusunda yeterli mi? Mevzuatın varlığı, hayvanlara nasıl yansıyor? Örneğin mevzuatta, belediyelerin gönüllü kuruluşlar ile eşgüdüm sağlama yükümlülüğü ne derece önemseniyor? Manisa’da bu eşgüdüm sağlanabiliyor mu?

Hayvanla ilgili yasalar, aslında insanı temeline alarak çıkartılıyor. Ayrıca bir bürokrat yıllar öncesi şöyle demişti: “İyi yasalar çıkartılsa da uygulamalar, o koltukta oturanların niteliklerine ve nasıl algıladıklarına göre oluyor.” Biz, biri büyükşehir olmak üzere 5 seçim gördük. Vali ve İl Hayvan Koruma Kurulu’na başkanlık yapan vali yardımcılarının sayısını artık hatırlayamıyoruz. Hala 14 sene önce çıkmış yasanın temel maddelerini uygulatmak, bakımevi kurulması, kısırlaştırma ve tedavilerin yapılması için uğraşıyoruz.

Bu kadar çok yöneticinin, görevlinin değiştiği bir ortamda, bir de mevzuat konusu hayvan olunca, mevzuatın uygulanmasını ve hak korumasını bekleyemeyiz. Yaptırım da olmadığı için o bürokratın söylediklerini birebir yaşıyoruz.

“Değişmesi gereken yasa maddelerinin dahi değişmesini istemekten korkar olduk”

Belediyeler ürettikleri gerekçeler kadar çözüm üretseler, görev ayrımı yapmadan görevlerini yerine getirseler sorunlar azalacak. Değişmesi gereken yasa maddelerinin dahi değişmesini istemekten korkar olduk. Mevzuattaki iyi maddelerin yok edildiğini, mevzuatın hayvan korumaktan ziyade, insana yarar hale dönüştüğünü, yok edici bir yasaya dönüştüğünü gördük.

Bunca yıl bakımevinde, bulunduğumuz ilçede  adım adım da olsa iyi şeylerin yapılmasına ön ayak olmuşsak sabırla ve bu mücadelenin sürekli olması çabamızla olmuştur. Binlerce yazı, sayısız görüşme, iletişimi koparmadan yasadaki eşgüdüm maddelerine dayanarak ayakta durmaya çalıştık. Siz istediğiniz kadar eşgüdüme dayanarak, görevlileri görevlerine yöneltmeye çalışın, siyasetle baş edemiyorsunuz. Siyaset üstü olan bu konu ne yazık ki siyasi görüşlerin çatışması arasında ezilip gidiyor. Eşgüdümü; işlerine burun sokmak olarak algılayan yerel yönetimlerin  görevlileri de çoğunlukta… Ayrıca eşgüdüm gayreti daha çok hayvan korumacılardan, gönüllülerden geliyor.

HAKDEM, kamu-STK işbirliği konusunda da etkin rol oynuyor. Taşrada bu işbirliğini tam olarak sağlayabildiğinizi söyleyebilir misiniz? Aynı zamanda HAKDEM, Manisa İl Hayvanları Koruma Kurulu’nun da üyesi. HAKDEM’in kuruldaki varlığı Manisa’nın hayvanlarına nasıl fayda sağladı? Birçok ilde bu kurullar âtıl vaziyette. HAKDEM olarak il kurulunu harekete geçirebildiniz mi?

Kurulların etkin bir yanı yok aslında. Yaptırım gücü de yok ne yazık ki… Yasayı ciddiye almayan belediyeler, yaptırım yetkisi olmayan, yasaya dayanan kurul kararlarını önemsemiyor bile. Öyle ki kurul toplantılarına katılması gereken belediye başkanlarını bırakın, belediye başkan yardımcısı bile toplantılara katılmıyor. Görev ayrımı yapmayan belediyeler, zaten kurul kararlarına gerek duymadan yasada geçen görevlerini elinden geldiğince yerine getirmeye çalışıyor. Ayrıca kurul başkanları olan vali yardımcıları o kadar çok değişmeye başladı ki. Kurulun etkinliğine artık inanmıyorum. Kurul yerine, yetkisi olan başka alternatifler oluşturulmalı.

Barınaktan sokaklara gönderilmek istenen köpekleri, kısıtlı zamana rağmen yuvalandırmaya çalışıyorsunuz ki sokakta engelli konuma düşmesinler ya da ölmesinler diye. Manisa’daki yurttaşlar, yuva arayan bu köpeklerle hayatını paylaşmak için size nasıl ulaşabilirler? Bu köpeklerin en geç ne zamana kadar yuvalandırılması gerekiyor?

Şimdilik tarih sınırı kaldırıldı. Yuvalandırmada öncelik bu hayvanlara verilecek. Üzerlerinde medikal aksam taşıyan, kanser tedavisi görmüş, uzun süre bakımevinde kalmış, yarı sakat olarak değerlendirdiğimiz, gözlem altında durması, takip edilmesi gereken bu köpekler için zaten taburcu olmadan yuva arayışlarına giriyoruz. Bakımevlerinde gönüllü çalışmış, uzman hekimlerin de belirttiği gibi uzun süre bakımevinde kalan hayvanlar, kendilerine bakacak birisi olmazsa dışarıda artık gerektiği gibi mücadele edemez, yaşayamaz. Dolayısıyla güvenli yer bulununcaya kadar bakımevinde koruma altında kalmalılar. İşte bizim eşgüdüme girecek talebimiz sadece buydu.

Yuva ilanlarını sürekli döndürüyoruz. Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin sayfasında da var. Yuvasını açmak isteyenler 0532 796 60 88 numaralı telefondan bize ulaşabilirler.

Özel bakıma ve tıbbî yardıma muhtaç birçok hayvanı hayata döndürmek için de çabalıyorsunuz. Bu çabaların çok büyük bir maddî külfet getirdiğini bilen biri olarak, duyarlı yurttaşlar HAKDEM’e nasıl destek olabilir? İletişim bilgilerinizi paylaşabilir misiniz?

Belediye bakımevlerinde olanaklar sınırlı. Çoğu ilçede veteriner hizmeti bile yok. Özel tedavilerde, kurumların desteği olmadığı gibi, dışarıdan hizmet alan da mevcut değil. Gördüğümüzde, duyduğumuzda kayıtsız kalamıyor, yaralı, kaza geçirmiş, tetkik gerektiren hasta hayvanları özel kliniklerde tedavi ettiriyoruz. Genelde bütün STK’lar aynı sorunu yaşıyor.

Örneğin bizim, kliniklere yüz bin TL‘yi aşan borcumuz bulunuyor. Tedavilerde sponsor ilanları açıyoruz. Çoğu tamamlanmıyor ama ilanlarımıza karşılık verenler, çok cana şifa oldular; olmalarına aracı olduk. Şifa olmak isteyenler resmi hesabımıza bağışta bulunabilirler, bunun için 0532 796 60 88 numaralı telefondan bizimle irtibata geçebilirler.

Son olarak dikkat çekmek istediğiniz bir konu var mı?

İnsan bilmediğinden korkar. En büyük eksiklik, bilgi noksanlığı. Vatandaş hala bağnaz bilgilerle kedi, köpeği mikrop olarak görüyor. Ana okullarından başlamak üzere, ilköğretimin ilk sınıflarına kadar çocuklara öncelikle empati kurma, hayvanlarla barışık yaşama, onların faydaları öğretilmeli. Eğitime, müfredata ders olarak girmeli. Belirli günlerde kutlamayla, günah ve sevapla geçiştirilecek bir durum değil.  

Hayvan haklarıyla ilgili görevlendirmeler de genelde belediyelerin reklam malzemesi olmaktan öteye gitmiyor. Bakımevi kurmamış, kurmadığı için yine yasalardan kaynaklanan noksanlık nedeniyle yaptırım uygulanamayan, veteriner hizmeti vermeyen belediye birkaç yere koyduğu kulübelerle reklamını yapıyor. Hak koruması, siyasi malzeme olamamalı.

Show CommentsClose Comments

Leave a comment