Yazı: Hilal Bardakcı | bilimma.com | 7 Ekim 2019
HAKİM’den (Hayvan Hakları İzleme Komitesi) Koordinatörü Burak Özgüner ile irtibat kurduk ve benzer sorularımızın yanı sıra hayvan parklarının hukuki yönüne de değindik. Burak Özgüner ile serimizin ikinci haberinde ayrıntılı şekilde değineceğimiz yunus parkları da konuştuk.
- Hayvanat bahçesi görünümlü bu parklar (aslan park, yunus park vb) hangi kuruma / kanuna bağlı? İzinlerini nereden alıyorlar?
Burak Özgüner: “Hayvanat bahçeleri için ilk yönetmelik, 2007 yılında Resmî Gazete’de yayımlandı: Hayvanat Bahçelerinin Kuruluşu İle Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik… Hayvanat bahçeleri izni Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından veriliyor. Aslan Park ya da bazı AVM’lerdeki hayvan hapishaneleri hayvanat bahçesi iznine sahip olsa da ülkemizde yunus parkları ile ilgili herhangi bir mevzuat bulunmuyor. Yunus parkları, genelde farklı ticarî faaliyetler adı altında açılıyor ve ruhsat alıyor. Şu anda ülkemizde 41 adet ruhsatlandırılmış hayvanat bahçesi var ve buralardaki hayvanların durumu, hayvan hakları açısından hiçbir şekilde kabul edilemez.
Oteller, dinlenme tesisleri, akaryakıt istasyonları, hobi amaçlı ticari işletmelerde, ruhsatsız ve küçük çaplı hayvanat bahçeleri de var. Şikâyet hâlinde bu esaret merkezlerine bakanlık tarafından ruhsat için ek süreler tanınıyor, mevzuattaki koşulları karşılamayan hayvanat bahçeleri de kapatılıyor. Özellikle son 5 senede, mevzuata uygun olmadığı halde, AVM’ler, eğlence merkezleri ve kafe tarzı işletmelerin bünyelerinde açılan hayvanat bahçelerine, bakanlık tarafından ruhsat verildiğini görüyoruz. Duyarlı yurttaş ve sivil toplum kuruluşlarının başvurularına rağmen, mevzuata aykırı olarak bu hayvanat bahçelerini kuranlar hakkında herhangi bir yaptırım uygulanmıyor ve bu işletmeler hâlâ faal durumda.”
“Fazlalık hayvanlar” satılıyor
- Hayvanlar bu parklarda ne şartlarda yaşamaya zorlanıyor? Üremeye zorlanıyor mu örneğin? Ya da yunus parklarda gösteriler yaptırılıyor hayvanlara, yunuslar bu gösterileri yapabilecek konuma gelmek için ne tür uygulamalardan geçiyor, bilginiz var mı?
Burak Özgüner: “Buralarda tutsak edilen hayvanların, doğal yaşamlarına hiçbir şekilde uygun olmayan ortamlarda yaşamaya mahkûm edildikleri ortada. Günde kilometrelerce koşması ya da uçması gereken yaban hayvanlarının, kafeslere ya da kısıtlı alanlara kapatılması, başlı başına bir hak ihlâli ve etik açıdan ciddi bir sorun. Kapatılmanın yanında, hayvanlara zorla gösteri de yaptırılıyor. Mesela Gaziantep Hayvanat Bahçesi bünyesinde bir ‘Fok Evi’ var ve burada tutsak edilen foklara, haftada iki kez zorla gösteri yaptırılıyor.
Tutsak hayvanlar çiftleştikleri ya da çiftleştirildikleri takdirde, yeni doğan yavrular, yetişkinliğe eriştiklerinde ‘teşhir fazlası’, ‘üretim fazlası’, ‘damızlık olmayan’ gibi adlar ile dışarıya satışı yapılabiliyor. Bu ‘fazla hayvanlar’, diğer hayvanat bahçelerine ve şahıslara satılır. Hayvan satmak, hayvanat bahçelerinin onları elden çıkarması için kârlı bir yoldur. Bu hayvanların deneylerde kullanılmaları da söz konusu.“
Esaret hayvanlarda davranış bozukluğuna neden oluyor
- Bu hayvanların doğal yaşam alanlarından koparılmasının etkileri nelerdir?
Burak Özgüner: “Her şeyden önce bu hayvanların; hisseden, sosyal, kendi besinlerini kendileri bulması gereken canlılar olduğunu unutmamak gerekiyor. Yabanî hayvanları insan eğlencesi amacıyla kapatmak, o hayvanların tüm alışkanlıklarını, bireyliklerini değiştirmek anlamına geliyor. Hayvanat bahçelerinde tutsak edilen hayvanlar, kısıtlı yaşam alanları ve stres faktörleri nedeniyle çeşitli davranış bozuklukları, aşırı agresyon sergileyebiliyor ya da depresyona giriyor. Tutsak hayvanlarda tekrarlayan davranışlar için bilimsel terim, ARB (Abnormal Repetitive Behavior) olarak da bilinen ‘Anormal Tekrarlayan Davranış’tır. Bu, tanıyabildiğimiz bütün garip görünüşlü, tekrarlayan davranışları (gerilme davranışları, tekrarlayan hareketler, ileri ve geri adımlar atma, kafa sallama, sallanma, adımlarını tekrar tekrar geri çekme, hareketsiz oturma veya kafeslerin tellerini ısırma vb.) kapsıyor. Bu davranışlara depresyon, can sıkıntısı ve psikozlar gibi koşullar neden oluyor. Bazı hayvanat bahçelerinde, tutsak hayvanların davranış problemlerini kontrol etmek için anti-depresanlar veya sakinleştirici maddeler verildiğini biliyoruz.
Koşullar itibarı ile, tutsak hayvanların etolojileri ve doğal yaşamlarına uygun bir ortamın dizayn edilmesi, hayvanat bahçelerinde imkânsız… Kafeslere dal ve ağaçların yerleştirilmesi, durağan su birikintilerinin oluşturulması ya da duvarlara natürmort resimler çizilmesi, hayvanların stressiz bir ortamda yaşadığı anlamına gelmiyor. Hayvanlar doğal yaşamları ile alakasız olan yapay ortamlarda tutsak edildiklerinden, normalde kış uykusuna yatan hayvanların, kış uykusuna yatamadığını görüyoruz. Isıtma, soğutma gibi özel iklimlendirme sistemleri olsa dahi bunların yapaylıkları, hayvanların metabolizmasını olumsuz etkiliyor.
Hayvanat bahçesi hayvanları için hayatı zorlaştıran bir başka faktör ise, neredeyse hiç mahremiyetlerinin olmaması, bu nedenle zihinsel olarak da dinlenememeleri. Bu, büyük bir stres faktörü olarak karşımıza çıkıyor. Tüm dünyadaki esaret altındaki hayvanların endişe ve depresyon belirtileri gösterdiği belgelenmiştir. Hayvanat bahçesindeki hayvanlarda psikolojik sorunlar o kadar yaygındır ki bu durumun kendine has bir ismi var; Zoochosis. Zoochosis, sallanma, daire çizme, ileri ve geri hareket etme, boynunu bükme, kendi kendine zarar verme, aşırı kaşınma, kemirme, kusma ve koprafajiyi (dışkı tüketme) kapsıyor. Bazı hayvanat bahçelerinde tutsak hayvanlar, uygun, yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmediğinden, hayvanlarda kaşeksi (aşırı zayıflık) ve başka sağlık problemleri görülüyor.
Ayrıca tutsak hayvanların, ziyaretçilerin sistematik psikolojik şiddet ve tacizlerine maruz bırakıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ziyaretçiler, hayvanlar için uygun olmayan besinleri ve yabancı maddeleri kafeslere atarak hayvanlara hem fiziksel hem de psikolojik olarak zarar veriyor.”
Hayvanat bahçeleri hayvanların doğal yaşamını yansıtmaz
- Hayvanat bahçesi görünümlü parklar gelen ziyaretçilere bir takım ifadelerle masum gösteriliyor. Örneğin, aslan parktaki aslanlar için veterinerler “genetik kodları değişmiş canlılar bunlar. 7-8 kuşak önceki ataları sirklerde idi, sirklerden kurtarıldı bu hayvanlar bu yüzden insanlara çok alışık ve mutlular” deniliyor. Bu ve benzeri savunmalar için ne söylemek istersiniz?
Burak Özgüner: “Maalesef arz-talep meselesi… Hayvanat bahçeleri, hayvanlı sirkler, yunus parkları olduğu sürece bu hayvanlar, kapatılmak ve insanları sözde eğlendirmek için üretilmeye devam edilecek. Yine aynı şekilde, esaret, zulüm üzerinden para kazanan bu yerler olduğu sürece, hayvanlar, doğal yaşam ortamlarından da kopartılmaya devam edilecek. Bu tür işletmelerin sahipleri ve çalışanlarının, etik ve vicdanî olmayan bir iş yaptıkları çok ortada… Dolayısıyla bu argümanları tartışmamak gerekiyor. Hayvanların yaşamı, hakları mı önemli, yoksa bu kirli ticarî faaliyetleri olan bu işletmeler ve bunları savunanlar mı daha önemli?
Hayvanat bahçelerinin, vahşi hayvanlar hakkında, çocuklar ve yetişkinlerin birçok şey öğrenebilecekleri harika bir öğretim aracı olduğu iddia ediliyor. Ancak hayvanat bahçeleri, vahşi hayvanların doğada nasıl yaşadığı ve davrandığı hakkında hiçbir şey öğretmiyor. Doğadaki özgür vahşi hayvanları, hayvanat bahçesinde tutsak edilen hayvanlar ile karşılaştırdığımızda bu ayırım çok rahat görülebilir. Hayvanat bahçeleri, üzgün ve bitkin hayvanlardan oluşan bir koleksiyondan fazlası değildir ve dünyanın diğer sakinlerine nasıl davranmamız gerektiği konusunda, özellikle çocuklara çok kötü bir örnek veriyor.“
Genetik kodları değişmiş ise neden sakinleştirici veriliyor?
Sibirya kaplan yavruları. Foto; Reuters.
“Örnek verecek olursam İngiltere’de, hayvanat bahçelerinin akvaryumlarında yapılan ‘Hayvanlar İçin Özgürlük’ grubunun bir araştırmasında, sergilenen hayvanların yüzde 41’inin türlerini tanımlayan hiçbir işaret göstermedikleri bulgusuna ulaşılmıştır.
Bu hayvanlar için ‘genetik kodları değişmiş’ deniliyor ise insanların bu hayvanlar ile poz verip fotoğraf çektirmesi için neden bu hayvanlara sakinleştirici ilaçlar veriliyor? Bu işletmelerdeki bir başka argüman da nesli tükenmekte olan hayvanlar için ‘koruma alanı’ oldukları iddiası. Nesli tükenmekte olan binlerce tür olmasına rağmen, dünyada hayvanat bahçeleri, yalnızca yaklaşık 16 türü vahşi seviyeye geri döndürmeyi başarmıştır. Hayvanat bahçelerinden vahşi doğaya salınan hayvanların çoğu hayatta kalamaz. Bunun nedeni, hayvanat bahçelerinin başarılı bir esir yetiştirme projesi olduğu ve doğru ortamı sağlayamamasıdır. Hayvanların, özellikle iklim ve fauna açısından, doğal olanlarına benzeyen habitatlarda yaşaması gerekir. Hayvanların ayrıca minimum insan temasıyla ve doğal bir sosyal denge ve uygun bir gen havuzu sağlayacak kadar büyük popülasyonlarda da yetiştirilmeleri gerekir. Bu yüzden, hayvanat bahçelerinin biyoçeşitliliği koruma, nesli tükenen hayvanların türünü üretme gibi iddiaları kesinlikle gerçeği yansıtmıyor.
Esir Hayvanları Koruma Derneği (CAPS) tarafından yapılan bir araştırma sonucunda, Avrupa Birliği’ndeki ıslah programlarında yer alan hayvanların neredeyse yarısının vahşi doğada bile tehlike altında olmadığı tespit edilmiştir. Hayvanat bahçeleri, yetiştirme programları oluşturduklarında, çok fazla para harcarlar; ancak esaret altında hayvanları yetiştirmek, korumaya yardımcı olmanın en iyi yolu değildir. Örneğin filleri hayvanat bahçelerinde tutmak, vahşi doğada, eşdeğer sayıdaki filleri korumaktan en az 50 kat daha pahalıdır. Doğadaki koruma programları için parayı kullanmak -örneğin daha fazla korunan rezervler oluşturarak- hayvanların yalnızca doğal ortamlarında yaşamalarına izin vermekle kalmaz, aynı zamanda tüm ekosistemlerin dengelenmesine de yardımcı olur. Hayvanat bahçelerinin ıslah/yetiştirme programlarına asıl ilgisi, bebek hayvanları görmeyi seven ziyaretçileri çekmektir.”